Have an account?

Bu KUR'ÂN insanları en doğru yola hidayet eder

CATEGORY: | 30 Ağustos 2010 Pazartesi
0
Kur'ân-ı Kerîm, insanlara Allâhü Teâlâ'nın varlığını, birliğini, büyüklğünü ve kudsiyetini bildirir.
Kur'ân-ı Kerîm, insanlara gönderilmiş olan peygamberlerin bir kısmı hakkında mâlûmat verir. Vazîfelerini nasıl yaptıklarını ve ne kadar fedâkârlıkta bulunduklarını bildirir. Bütün insanların son peygamber Muhammed Mustafâ'ya(s.a.v.) uymalarını emreder.
Kur'ân-ı Kerîm, geçmiş ümmetlere âit en ibretli hâdiseleri ve târihi vak'aları bildirir, insanları ibret almaya dâvet eder. İnançsız kavilerin çok korkunç âkıbetlerini haber verir.
Kur'ân-ı Kerîm, insanlara dâimâ uyanık bir rûha sâhip olmalarını ve Hak'tan gâfil bulunmamalarını emreder.
Kur'ân-ı Kerîm, Müslümanlarar, dinlerine sımsıkı sarılmalarını ve dâimâ hakkı müdâfaa etmelerini tavsiye eder.
Kur'ân-ı Kerîm, medenî ve sosyal hayatın intizâmı için gereken esasları ve hükümleri bildirir, insanların birtakım haklara ve vazîfelere riâyet etmelerini ister.
Kur'ân-ı Kerîm, hem şahıslara, hem de cemiyetlere, selâmet içinde kalmaları için adâleti, doğruluğ, alçak gönüllü olmayı, şefkat ve merhameti, iyilik etmeyi, bağışlamayı, edebe ri'ayeti, adâleti ve bu gibi yüksek huyları tavsiyet eder. İnsanları zulümden, hâinlik etmekten, kibirden, cimrilikten, intikam duygularından, katı yürekli olmaktan, çirkin söz ve işlerden, zararlı olan içecek ve yüyeceklerden men eder. Yapılması, yenilip içilmesi helâl veya haram olan şeyleri bildirir.
Kur'ân-ı Kerîm, Allâhü Teâlâ'nın bu kâinât için koymuş olduğu kanunları hiç kimsenin değiştiremeyeceğini, insanlarar, çalışmalarının meyvesinden başka bir şey elde edemeyeklerini hatırlatır. İnsanları çalışmaya ve gayrete teşvik eder.
Kur'ân-ı Kerîm, Allâh'ın emirlerine uyan îmân sâhiplerine vereceği ni^metleri, uymayan kimselere de hazırlanmış olduğu azapları haber verir.

Ramazan'da internetten mukabele fırsatı !

CATEGORY: | 11 Ağustos 2010 Çarşamba
6
Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte Kur'an-ı Kerim'i bir ayda hatmetmek isteyen başta çalışanlar olmak üzere birçok kişi internetten ortak hatim yapan sitelere üye oluyor.

Yeterli arkadaş grubu bulamayanların hatim yapmasına internet siteleri imkân veriyor. İsteyenler bu sitelerden günde bir sayfa alıp okuyarak hatime ortak olabiliyor.

Gelişen teknolojiyle birlikte artık internetten ortak hatim yapma imkânı bulunabiliyor. İşte, evde internetin olduğu her yerde ortak hatim yapılabiliyor. Bu sitelerden biri olan www.ortakhatim.com adlı internet sitesi de ortak hatim yapmak isteyenlere fırsat sunuyor. İsteyenler siteden hatm-i şerif dışında Kur'an-ı Kerim'in mealini, Cevşen-i Kebir, Peygamber Efendimiz'e salat-u selamlar, Esma-i Hüsna ve İsm-i Âzam dualarıyla, enbiya, sahabe ve bazı büyük zatların duaları, haftalık vird ve hiziplerinin bulunduğu geniş bir dua arşivi olan el-Kulûbu'd Dâria'lardan da okuyabiliyor.

Site, 15 gün içinde okunup işaretlenmeyen sayfaları okunmamış olarak kabul ederek havuza bırakıyor. Üyeler bu siteler vasıtasıyla günde bir sayfa da olsa okuyarak hatime ortak olabiliyor.

İlkyardımda doğru bilinen yanlışlar !

CATEGORY: |
0
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Acil Yardım ve Can Kurtarma Birimi Müdürü Dr. Tuncay Bulut, bilinçsizce yapılan ilkyardımların kazalarda sakat kalma ve ölümleri artırdığını söyledi. Birçok konunun da yanlış bilindiğini ifade eden Bulut, doğru bilinen yanlışları anlattı.

Doğru bilinen yanlış birtakım ilkyardım uygulamaları, kazazedeye yarardan çok zarar verebiliyor. Zehirlenen bir kişiyi kusturma, kanayan yaraya kül dökme, bayılana soğan koklatma, boğulan kişinin sırtına vurma gibi müdahaleler kazazedenin sakat kalmasına, hatta hayatını kaybetmesine sebep oluyor. İlkyardım, yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Acil Yardım ve Can Kurtarma Birimi Müdürü Dr. Tuncay Bulut, basit ve etkili bir yardım ile kazazedenin hayatının kurtulabileceğini söylüyor. Bulut, "Toplum olarak yardım etmeyi severiz; ancak kazalardaki sakat kalmalar ve ölümlerin büyük bir bölümü, bilinçsizce yapılan ilkyardım müdahalelerinden kaynaklanıyor. İlkyardımda en önemli kural zarar vermemektir. Kaza durumunda her şeyden önce ambulansa haber verilmeli." diyor.

Dr. Bulut'un verdiği bilgilere göre, en çok yapılan yanlış ilkyardım uygulaması, solunumu olan kişiye kalp masajı yapılması. Kazazedenin kalbinin atıp atmadığı kontrol edilmeden hemen kalp masajına başlanıyor. Normal solunumu olan kişiye kalp masajı yapılması durumunda çalışan kalp durur. Çamaşır suyu, tuz ruhu gibi yakıcı temizlik maddelerinin içilmesi durumunda zehirlenen kişiyi kusturmak da vücuda iki kat zarar vermek anlamına geliyor. Kusturulma anında yakıcı madde soluk borusuna zarar verir ve hastanın durumu daha da kötüleşir. Bu tür zehirlenmelerde kişi hemen doktora götürülmelidir.

İlkyardımda yanlış müdahale yaralıya daha çok zarar veriyor

Boğaza takılan herhangi bir cisim nedeniyle tıkanma meydana gelmiş ve kişi öksürebiliyorsa sırtına vurmayın. Sırta vurma ve karından itme gibi müdahaleler, tıkanmayı daha da artırır. Eğer öksürük yoksa kazazedeyi bir elle göğsünden destekleyin, öne eğin. Diğer elinizle kürek kemiklerinin arasından 5 kez sert şekilde vurun.

Suda boğulmalarda, kişinin vücudundaki suyu boşaltmaya çalışmayın. Boğulmanın nedeni su değil, suyun akciğerlere girmesini engellemek için soluk yolunda ortaya çıkan refleks daralmadır. Boğulma tehlikesi geçiren kişiye suni solunum yapın.

Göze herhangi bir cisim batmışsa çıkarmayın. Cismin gözün içine daha çok girmesine sebep olursunuz. Bunun yerine cismi sabitleyin, gözler birlikte hareket ettiğinden sağlam gözü de kapatın ve doktora başvurun.

Böcek veya yılan sokmalarında yaralı bölgeyi kesmeyin, emmeyin. Zehir, müdahale eden kişiye geçebilir. Yaralı bölgeyi bol su ve sabunla yıkayın. Bölgeyi kalp seviyesinin altında tutun, bölgeye soğuk uygulama yapın.

Burun kanamalarında hastanın başını arkaya doğru yatırmayın. Hastayı başı hafifçe öne eğik olacak şekilde oturtun. Burun kanatlarını sıkarak 5-10 dakika baskı uygulayın.

Bayılana soğan, sarımsak asla koklatmayın. Hayati organlara kan gitmesi için ayakları 20-30 cm yukarı kaldırın, elbisesini gevşetin.

Donmuş bölgeye masaj yapmayın ve ovmayın. Hastayı ılık bir ortama alın.

Yanlış yüzme teknikleri boğulmalara sebep oluyor !

CATEGORY: |
0
Burç Koleji Yaz Sporları Okulu Koordinatörü Mehmet Duran, suda serinlemek ve yüzmek isteyenlere uyarılarda bulundu. Yapılan yanlışlarla gözlerde kararma, bulantı, göğüste ağrı görüleceğini söyleyen Duran, "Asla yalnız yüzmeyin, cesaret gösterisi yapmayın, tedbirinizi alın." dedi.

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte serinlemek için girilen sığ sularda yanlış yüzme teknikleri kişinin boğulmasına yol açıyor. Suya girer girmez suya gelişi güzel bir kuvvet uygulanılması ve ellerin kapalı tutulması gibi hatalar gözlerde kararma, bulantı, göğüste ağrı, hızlı soluk almaya sebep oluyor.

Yüzerken yapılan en büyük yanlışlardan biri yüzmeye hızlı başlanılması ve kolların düzgün atılmaması. Burç Koleji Yaz Sporları Okulu Koordinatörü Mehmet Duran, yüzmenin yavaş ve gittikçe hızlanan bir tempoda olması gerektiğini söylüyor. Duran, "Suya gelişi güzel bir kuvvet uygulamayın. İtiş hareketini tamamlamakta olan diğer kolun hareketini etkilememek için çekiş hareketine hemen başlamayın. Kol suya girdiğinde baş ile omuz arasında orta noktadan ileri uzanma hareketine devam edilmeli. Harekete omuz başının ileri uzatılışı destek vermelidir. Böylece bir teknenin burnu gibi bir biçim alan vücut, arkadaki kolun itiş hareketini rahatça tamamlamasına izin verir." diyor. Yüzerken ellerin kapatılmaması gerektiğini belirten Duran, parmakların açık olması durumunda suyu yeterince itmek ve hızlı gitmek için kuvvet alınamayacağını dile getiriyor.

Hataların göğüste sıkışma, gözlerde kararma, bulantılara sebep olacağını ifade eden Duran, bu durumdaki bir kişinin de boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söylüyor. Duran'ın verdiği bilgilere göre soğuk sularda yüzme yeteneği ve kapasite düştüğü için soğuk suda yüzmek çok tehlikeli. Vücut su içindeyken havadakine göre 25 kez daha çabuk soğur ve vücut ısısı düşer. Vücut ısısının düşmesi ise bilinç kaybına sebep olurken boğulmalara davetiye çıkarıyor. Daha az yağ bulunması nedeniyle çocuklar soğuk suda daha hızlı bilinç kaybı yaşıyor. Öte yandan akıntıya kapılma durumunda bir kişi paniğe kapılmadan akıntıyı arkasına almalı ve sahile doğru akıntı doğrultusunda 45 derece saparak yüzmeli. Eğer akıntı çok güçlü ise dalga çarpmadan hemen önce vücut dalganın altına doğru alınmalı, dalga geçene kadar korunmalı.

Yüzerken bu hataları yapmayın

Yemek sonrası hemen yüzmeyin, yemekten 1 saat sonra suya girin. Yemek sonrası yüzmek, özellikle kalp rahatsızlığı olanlar için çok tehlikeli.

Suya girmeden önce ısınma hareketleri yapın. Birdenbire yüzmeye başlamak kasları zorlar.

Suya girerken vücudunuz düz bir çizgi gibi olmalı.

Sudan çıktıktan hemen sonra duş almayın. Yüzerek ısınan adalelerin birdenbire hızlı soğumaması gerekiyor. Özellikle sıcak suyla duş alınması kılcal damarları genişletir, kanın vücudun çeşitli bölgelerinde toplanarak kalpten uzak kalmasına sebep olur. 10 dk bekledikten sonra ılık suyla duş alın.

Denizde yüzerken dikkat edin

Derinliği bilinmeyen, çok dalgalı ve atık su boşaltılan

göl ve denizlerde asla yüzmeyin.

Yüzerken, can yeleği haricinde herhangi

bir yardımcı araç kullanmayın.

Asla yalnız yüzmeyin. Bir sorun olduğunda yardım edebilecek kadar yakında olan en az bir kişi ile birlikte yüzün.

Yeteneklerin üzerinde yüzme davranışları sergilemeyin.

Şiddetli bir yağıştan sonra denize girmeyin.

'Biz futbol oynamıyoruz!''

CATEGORY: | 5 Ağustos 2010 Perşembe
3
Fenerbahçe'nin Brezilyalı futbolcusu Alex, takımının Avrupa Şampiyonlar Ligi'nden elenmesini, kişisel internet sitesinde değerlendirirken, ''Üzüntü büyük ama bundan ders almayı bilmeliyiz'' dedi.

Alex, kişisel internet sitesindeki yazısında, geçmişte formasını giydiği diğer kulüplerde de sahasında oynayıp kaybettiği önemli kupa maçları olduğunu belirterek, ''Young Boys'a karşı alınan bu yenilgi beni çok daha üzdü. Burada (Türkiye'de) kazanma hırsımızın olmadığı, koşmadığımız için kaybettiğimiz söyleniyor, ama ben bu görüşe yüzde 100 karşıyım. Kaybettik, çünkü rakip bizim takımdan daha iyi futbol oynadı'' ifadelerini kullandı.

Fenerbahçe'nin hareketli, istekli ve çok koşan bir futbol sergilediğini, ''organize olmak'' ve ''kişisel beceri''nin eksik olduğunu ifade eden Alex, ''Biz futbol oynamıyoruz, sadece rakibin peşinden koşuyoruz. Gerçekten topu ayağınızda tutmadığınız an, galibiyet daha da uzaklaşıyor'' değerlendirmesini yaptı.

Brezilyalı futbolcu, ''180 dakika boyunca bizden çok daha üstün olan bir takıma layıkıyla kaybettik'' dedi. Young Boys maçlarından sonra düzeltilmesi gereken çok şey olduğunun görüldüğünü kaydeden Alex, artık UEFA Avrupa Ligi veya Süper Lig'e konsantre olup, buradaki maçları kazanmak için çalışmak gerektiğini belirtti.

Tecrübeli futbolcu, maçlarda daha iyi sonuçlar almak için fizik ve tekniklerini artırmaları gerektiğini, bundan dolayı her geçen gün daha fazla çalışmak zorunda olduklarını vurguladı.

Jüpiter’in kuşağı nereye gitti?

CATEGORY: | 25 Temmuz 2010 Pazar
0
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpiter’in “alamet-i farikası” olan renkli kuşaklarından en büyüğünü kaybetti.
Jüpiter’in atmosferinin üst katmanlarında oluşan ve gezegeni çepeçevre saran bu kuşakların en belirginleri, “Güney ve Kuzey Ekvatoryel Kuşaklar”. Dünya’nın iki katı genişlikte ve 20 kat uzunlukta olduklarından amatör teleskoplarla, hatta güçlü dürbünlerle bile izlenebilen bu kuşaklardan güneydeki şimdi tümüyle kaybolmuş durumda.


Jüpiter ve öteki gaz devlerindeki kuşakların, gezegenlerin kendi çevrelerindeki hızlı dönüşünün yol açtığı muazzam atmosfer hareketlerinden kaynaklandığı düşünülüyordu. Yeni bir çalışmadaysa, bu “kuşaklanmada” gaz devi gezegenlerin küçük uydularının (Jüpiter’de irili ufaklı 60 kadar var) yol açtığı gelgit hareketlerinin payı olduğu da gösterildi.

NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’ndan gezegenbilimci Glenn Orton, “Bu, büyük bir olay; durumu yakından izliyoruz, ama ne olup bittiğini tam olarak anlayabilmiş değiliz” diyor.




Araştırmacıya göre kuşak ortadan kalkmamış, ancak atmosferin daha üstünde oluşan bir bulut katmanınca gizleniyor olabilir. Dünyamız atmosferinin üst katmanlarında oluşan cirrus (sirus) bulutlarına benzeyen, ancak, gezegenimizdekinin aksine su buzu kristallerinden değil amonyak (NH3) kristallerinden oluşan bulut, atındaki kahverengi kuşağı perdeliyor olabilir.


Peki, böylesine büyük bir amonyak sirüsü nasıl ortaya çıkar? Jüpiter’in rüzgar sistemlerinde küresel ölçekte meydana gelen değişikliklerin, amonyakça zengin maddeleri Güney Ekvatoryal Kuşak üstündeki berrak, soğuk bölgeye taşımış olabileceği düşünülüyor.


Gezegenbilimciler, gözlenen olayın Güney Ekvatoryel Kuşağın ilk kayboluşu olamadığını belirtiyorlar. 1973-75, 1989-90, 19913 ve 2007 yıllarında da kayboluşlar gözlenmiş.


Kuşağın yeniden ortaya çıkmasınınsa bazı dramatik olaylarla birlikte gerçekleşmesi bekleniyor. Kuşağın geçmiş “dirilişlerinin” izlediği süreç, bir noktada ortaya çıkan şiddetli fırtına ve girdapların hızla gezegenin çevresine yayılması biçiminde ortaya çıkmış.

Parmaklarımız neden çıtlar?

CATEGORY: , | 24 Temmuz 2010 Cumartesi
0

Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler.

En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, örneğin parmaklarımızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde kemiklerin hareketleri sırasında buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. İçindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya başlar. İşte kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genleşir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır.

Şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sınırlıdır. Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekerseniz, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 artırır.

Aynı parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içersinde tekrar oluşması biraz zaman alır.

Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gaz miktarının bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hala anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabı da henüz yoktur. Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor. İkinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor.

Evet geldik en çok merak edilen soruya! Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı mıdır? Bu konuda elde çok az bilimsel çalışma sonucu vardır. Bir görüşe göre parmak çıtlatmanın eklem yerlerimizdeki sıvıya bir tesiri yoktur. Diğer bir görüşe göre ise sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.

FIFA 11 Next-Gen PC

CATEGORY: |

















Yeni Özellikleri Topluca Verelim ;

Next-Gen Motoru ve Yeni nesil Oyun : Kişisel bilgisayarlara benzersiz bir oyun.Oyunu ; hamle, farklı stil ve fiziksel mücadeleler gerçekçi yapıyor.

Sanal Mod Pro : Sıfırdan kendi kariyerinizi oynuyorsunuz.Fotoğraf ekleme,oyuncu oluşturma ve futbol zaferi .Tüm oyun modlarında 230'u geçkin başarı eklendi!
Gerçek futbol gibi, sahada eğitim yapılıyor ve oyuncular terliyor.Maçları ve diğer uygulamaları sonra oynamak için kaydedebilirsiniz.

Frikik : Frikik olduğunda kaydedip sonra devam edebilirsiniz.Frikik kullanmak için yedekte yer alana oyuncuyuda sahaya çağırabilirsiniz.

Arena Eğitimi : Bireysel yeteneklerinizi ve takımınızı belirleyebilirsiniz.Eğitim oyunu için oyunucu sayısı seçebilirsiniz (11 üzerinden 11, 5-5 , 5-3) ve alanınızı seçebililirsiniz.

360 derece Dribling : 360 derecelik tam kapsam ile , savunmanın her boşluğuna girebilirsiniz ve rakip savunmanın en ufak bir hatasından istifade edip savunmayı alt edebilirsiniz.

Oyun Vücut(Toplu Mücadeleler) :Fifa 11 içinde toplu mücadelelerde oyuncular çok istikrarlı düzeyde , sık sık faul sınırı üzerindedir.Oyun doğal modern futbolun bir parçası olmuştur.

Takım Oyunu : Gelişmiş algoritmalar ile, 50 farklı desen üzerinde yapay inteligencnji oyun kurabilirsiniz.Ekibinizin ortakları ile sahada pozisyon değiştirme ve sağ ayak hareketi için konumunuzu ayarlayabilirsiniz.

Online Oyun : Fifa 11 EA sunucularına bağlanmaya gerek kalmadan arkadaşlarınla turnuva ve Online oyun oynama fırsatı kazandırıyor.
Futbolcu Topluluğu : easportsfootball.com 'da fifa topluluğuna katılabilirsiniz.Vitrin çalarınızı ve arkadaş listenizi oluşturabilirsiniz.

Orjinallik : 30 resmi lisanslı lig , 500 takım ve 15.000 üzerinde oyuncu var.


MP3 Own : Stadyumda da şarkılar çalacak.Atmosfer oyunun kendisinden daha önemli.Ve yeni tezahüratlar eklendi.

Kaleciler : Kaleciler gerçekten iyi.Kalecileri sadece bırakın . Onlar bir hedef amaç doğrultusundalar.Kaleciler daha iyi ve daha dinamik.Oyunun &75'i tamamlandığı için kaleci özellikleri bu kadar.

Kullanıcı Desteği : EA Ekran görüntülerini açıklayacak.

PC ve Konsol Farklılıkları : Bir fark yok.Pro passing dışında.ancak Pc ye Pro Passing gelebilir.Bunu ileride göreceğiz. Şimdilik birşey söyleyemeyiz.

PC = Next Gen = 2 yıl süren çalışmalar sonucunda PC'ler Next-Gen konusunda konsolu geçti. Fifa 11 PC konsollardaki tüm ek değişiklikleri içeriyor.Fifa 11 PC gerçekten ses getirecek.

Fifa 11 hakkındaki Yorumlar : Fifa 11 PC sıfırdan yazılmış.Son sürüm motoru ile Xbox 360 ve Playstation 3'ten daha iyi.Çarpıcı grafikler,canlı mekanlar , çoklu taktik seçenekleri ve repertuar'lı geniş bir futbol özellikleri ile büyük bir oylamaya yıldız aday.Geliştirilmiş top sürme , mücadele , 360 derece kontrol ve yeni denetim üzerinde daha fazla durulmuş.
Goller daha güzel.Savunma oyuncuları bazen saldırgan olabiliyor.Yeni animasyon , davranış ve kaleci hareketleri daha değişik ve otantik.Defans alanı mükemmel.Defans oyuncuları Savunma aralarındaki boşlukları doldurmak için birbirlerini uyarıyorlar.Defans oyuncuları topu aldıklarında bir atak yaratmak için boş alana yöneliyorlar. FIFA 11 harika görünüyor !

Personality+ ve ProPassing : Bu konu hakkında önemli değşiklikler var. Ama Personality+ ve ProPassing hakkında henüz birşey söylemek zor.

Çeviri : YaSaRCaN


Next-Gen Futbol Motoru : EA SPORTS'un fizik ve veri tabanlı futbol motoru teknolojisi PC için optimize edilmiştir.Oyuncular arasındaki denge , oyuncu kontrolü , hareketler ve sofistike topa dokunma bireyselliği ile sahada gerçek deneyimli , özgür ve fiziksel etkileşimi gerçekleştiriyor.


Next Gen Oynanış:Yükek kaliteli oyun , yenilikçi oyun modları ve Playstation 3 ve Xbox360'da 50'nin üzerinde ödül alan çarpıcı grafikler ve Gameplay PC'ye geliyor.


Sanal Pro : Oluşturmuş olduğunuz 3D avatarınız ile ; Canlı olarak gerçek hayattaki futbolu oynama fantazisi yaşayacaksınız.Her hangi bi modda kendinizi gösterebileceksiniz.230 başarı ile süperstar olmak için Sanal Pro online alın.


Özelleştirilebilir Set Pieces : Maç esnasında korner ve frikikleri özelleştirebilirsiniz.Bu tür yeteneklerinizi geliştirebilmek için Arena'ya gidebilirsiniz.


Practice Arena : Maça başlamadan önce ''Özellikli Uygulama Modu''nda bireysel ve takım becerileri çalışabilirsiniz.Takımınızın ve Savunma oyuncularının sayısını belirleyebilirsiniz.Yada tek başınıza pratik'te(Antranman)'da yapabilirsiniz.

360 ° Top Sürme : Klavye'yle oyuncuyu 8 yöne kontrol edebilirken; Joistik'le oyuncuyu 360° kontrol edebilirsiniz.Buda top sürmeyi mükemmel ölçüde güzelleştiriyor.Savunma oyuncuları arasında boşluk bulmak daha önce mümkün değilken ; 360 ° Kontrol sayesinde savunma oyuncuları arasında boşluk bulabilirsiniz.

Nitelikli Salya ( Skilled Dribbling) : Next Gen animasyon teknolojisi benzersiz kontrol sağlar.Yetenekli oyuncular şimdi yeteneklerini daha iyi gösterebilecekler.Son derece kontroller ile defans aralarına sızabileceksiniz.

Fiziksel Play (Physical Play):Maçlar çekişmeli olacak.Defans ile uzun ve çeşitli mücadeleler olacak.

Oyuncu Aciliyeti (Player Urgency):Oyuncuların top ile hareket halindeki hızı ve eylemi çok geliştirilmiş.Gerçeğe yakın bir hal almış tam bir NextGen.Oyuncularda daha akıllı konumlandırma ve farkındalılık sağlıyor.

Atak (Advanced Attacking) :Oyuncular ataklarda daha etkili bir boşluk arıyor.Atağı bazen terz kanada taşıyorlar.Ve atak seçeneklerini değiştirebiliyorlar.

Geliştirilmiş Savunma Seçenekleri(Improved Defending Options):Savunma oyuncuları tehlikeli yerlerde daha akıllı düşünebiliyor.Tehlikeli pozisyonlarda takım arkadaşları tarafından uyarılıyorlar.Gol fırsatlarını önlemek için çaba gösteriyorlar.

Kaleciler (Goalkeeper Intelligence):Kaleciler artık daha duyarlı ve güçlü.Topu nerede daha iyi ve aciliyetli kesmesi gerektiğini daha iyi algılıyorlar.Yavaş gelen topları daha iyi kontrol ediyorlar.Yeni kaleci animasyonları , daha değişik kaleci konumlandırma ve momentum sağlar.Buda bizlere çok daha gerçekçi bir oyun yansıtır.

Online Oyun : EA sunucularına bağlanmadan Host Lan partilari ile Arkadaşınızla online oyun oynayabilirsiniz.

PC Araçları : Yenilikleri artırmak için VOIP desteği eklenmiştir.

Futbol Dünya Entegrasyonu (Football World Integration): Global Pc afişleri , kendi yüzünüzü ve arkadaş listenizi oluşturmak için easportsfootball.com'a gidin.

Çarpıcı Next Gen Grafikler : Stadyumlar Next Gen ile harika görünüyor.Fifa 11; 62 farklı stadyum ile geliyor.

Komple Orjinallik : 30 resmi lisanslı lig, 500 lisanslı takım ve 15.000'den fazla oyuncu.

Günahı çok olanın sevabı daha çok olmalıdır!

CATEGORY: | 13 Temmuz 2010 Salı
0

Bir okuyucum istemeyerek maruz kaldığı günahlarından dolayı aşırı üzülmekle kalmamış, ümitsizliğe bile düşmüş, bunca yanlışlardan sonra 'benden adam olmaz' diye de hüküm vermiş.

Ben böyle ümitsizliğe düşen hassas ve temiz insanlara diyorum ki:

- İnsan maruz kaldığı günahlarından dolayı üzülmeli, hatta vicdan azabı duymalıdır. Bu türlü üzülmeler, vicdan azabı duymalar hem bir nevi tövbe, istiğfar manasına gelir hem de iman işareti sayılır.

Nitekim günahından dolayı üzülüp vicdan azabı çekmenin iman işareti olduğunu bildiren Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

- Mümin günahını başına yıkılacak dağ gibi büyük görür, üzülüp vicdan azabı hisseder. Münkir ise burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alır, üzerinde durmayıp geçiştirmek ister.

Demek günahlarından dolayı üzüntü ve gönül sızısı hissetmek müminliğin işaretinden başkası değildir. Ümitsizliğe düşmeye sebep yoktur.

Ne var ki, mü minin böylesine vicdan azabı duymaya başladığı sırada şeytan yine yakasını bırakmaz, bu defa da ona neleri telkin edip nasıl vesvese verir bir bakın.

- Sen günahkârın tekisin, temiz insanların arasında bulunmak sana layık değildir. Uzaklaş dindar insanların arasından. Çek git kendin gibi kirli insanların içine!.. Senin layık olduğun yer orasıdır, senden adam olmaz...

Gördünüz mü şeytanın yeni tuzağını? Halbuki kendini günahkar bilen genç böyle düşünmemeli de, demeli ki:

- Ben günahı çok bir insanım. Öyle ise dindarlar arasında daha çok bulunmalı, onların tutum ve davranışlarından etkilenerek daha çok hizmet etmeli, daha çok ibadet edip sevap kazanmalıyım. Çünkü benim sevaba başkalarından daha çok ihtiyacım var. Bunca günahımı ancak böyle çok sevaplarla, ibadetlerle affettirebilirim. Dini hayattan uzaklaşarak değil.

Bu meselenin muhteşem tarihi örneğini Ebu Cehil'in oğlu Hz. İkrime vermiştir. Babasının ölümünden sonra küfür ordularının başlarına geçip İslam'la o savaşmış, hatta bu savaşını Mekke'nin fethine kadar da sürdürmüştür. Mekke'nin fethinden sonra ancak İslam'la şereflenmiş olan İkrime, bundan sonra İslam için cepheden cepheye koşmuş, savaşlarda hem de en önde çarpışmaya başlamış, en ileri seviyede İslam'a hizmette bulunmuştur. Hatta bir defasında kumandanı onu ikaz etmiş:

- Ey İkrime, kendini en öne çıkarıp da düşman oklarına hedef etme, sen de herkes gibi geride saf nizamında, herkesle eşit şekilde dur!

İkrime'nin buna muhteşem bir cevabı vardır ki; tam konumuzun çözümünü teşkil etmektedir. Diyor ki:

- Ben herkes gibi değilim. Öyle ise herkes gibi geri safta kalamam. Benim günahım herkesten çoktur. Öyle ise hizmetim, fedakârlığım da herkesten çok olmalı, böylece bunca günahları böylesine farklı fedakârlıklarla affettirmeliyim.

İşte doğru düşünce böyle olur. Günahı çok olanın sevabı daha çok olmalı, dinî hayatı daha kuvvetli, İslamî hizmeti daha fazla olmalı, yoksa hizmetten uzaklaşarak kambur üstüne kambur yüklenmeyi çare sanmamalıdır. Burada şeytanın tuzağına düşmeyi önleyen şu ölçüyü hiç unutmamalıyız:

Kalbe gelen bir düşüncenin Rahmanî mi yoksa şeytanî mi olduğunu tespit için o düşüncenin gösterdiği hedefe dikkat etmek gerekir. O düşünce, sahibini hizmete ve dinî hayata yönlendiriyorsa Rahmanî bir ilham olur, hizmetten ve dinî hayattan uzaklaştırıyorsa şeytanî bir vesvese olduğu kesinleşir.

'Ben günahkâr bir adamım, bende hayır yoktur, dindar insanların içinde bulunmamalı, hizmetten uzaklaşmalıyım' düşüncesinin şeytanî bir vesvese olduğu da böylece kendiliğinden anlaşılır. Böylece günahı çok olanın çare olarak, sevabını daha çoğaltması gerektiği netleşmiş olur.
AHMET ŞAHİN

Oksijen ve besin eksikliği psikolojik sorunlara yol açar

CATEGORY: , | 30 Haziran 2010 Çarşamba
0
Beyne uygun bir şekilde daha fazla oksijen gitmesi, motivasyon, ezberleme, öğrenme, anlama gibi zihinsel faaliyetlerin verimini artırır. Beynin ihtiyacı olan enerjiyi sağlayan, adeta beynin yakıtı durumundaki glikozun da uygun şekilde alınması gerekir. Psikolojik problemlerin büyük bir kısmı beyne yeterli oksijen gitmemesinden ve glikozun uygun seviyede alınmamasından kaynaklanır.

Beynimiz, vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 2'sini oluşturmakta, fakat alınan günlük kalorinin yaklaşık yüzde 20'sini harcamaktadır. Beyin vücudun en fazla enerji tüketen organıdır. Vücudumuzdaki mükemmel faaliyetlerin beyin tarafından idare edildiğini düşündüğümüzde bunu normal karşılamamız icap eder. Yediğimiz yiyeceklerle beslenen hücrelerimizdeki enerji ocakları (mitokondriler) aldığımız oksijenle adeta körüğün ateşi canlandırdığı gibi harekete geçerek yiyecekleri enerjiye dönüştürür. Bu sebeple aldığımız oksijenin bu faaliyetlerdeki önemi büyüktür. Verimli düşünebilme konusunda yapılan çalışmalar göstermektedir ki, beyne uygun bir şekilde daha fazla oksijen gitmesi, motivasyon, ezberleme, öğrenme, anlama gibi zihinsel faaliyetlerin verimini artırmaktadır. Beynin ihtiyacı olan enerjiyi sağlayan glikozun uygun şekilde, (ne fazla ne de eksik) alınması da verimi artırır. Zira beyin, glikozu depolayamaz, sürekli dolaşım yoluyla kandan sağlar.

Psikolojik problemlerin büyük bir kısmı beyne yeterli oksijen gitmemesinden ve glikozun uygun seviyede alınmamasından kaynaklanmaktadır. Doğru nefes alma ve dengeli beslenme bu sebeple çok önemlidir. Beyinde bazı bölgelerin düşme, yaralanma ve doğum esnasında yeterli oksijen alamama gibi sebeplerle hasar görmesinin öğrenme güçlükleri ve davranış bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir. Geçirilen streslerin beden kimyasına etki etmesi (travma sonrası stres bozuklukları), dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), yeme bozuklukları, diyabet, demir eksikliği, tiroid problemleri, damar hastalıkları vb. gibi organik problemler sebebiyle beyne yeterli oksijen ve glikoz gitmemesi de zaman içinde düşünce bozukluklarına yol açmaktadır. Mesela takıntılı düşüncelerle kendisini ortaya koyan 'obsessif kompulsif bozukluk' diye bilinen psikolojik problem bu tür nedenlerle ilişkili olan bir düşünce bozukluğudur.

Büyük şehirlerde oksijen eksikliği daha fazla

Panik atak, konuşma problemleri, konsantrasyon ve motivasyon sorunlarında da stresin etkisiyle doğru solunum yapılmadığı görülmektedir. Endüstrileşme, şehir hayatı ve hava kirliliği, stresli hayatla iç içedir. Yapılan çalışmalar Amerika gibi sanayide ileri ülkelerde ve büyük şehirlerde insanların akciğerlerini tam kapasite doldurmadıklarını ve doğru nefes alamadıklarını gösteriyor. Bu ülkelerde panik atak gibi hastalıklar da doğal ortamlarda yaşayan kişilere göre daha fazla görülmektedir. Stres, beden kimyasında meydana gelen değişiklikle damarları sıkar ve kılcal damarlarımızın hücrelerimize oksijen götürmesini engeller. Buna bağlı olarak düşünme bozuklukları, vücudumuzda karıncalanmalar, uyuşmalar, ağrılar ortaya çıkar.

Stresle başa çıkma yollarını bilmemiz gerekir. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: Aile ve arkadaş ilişkilerine önem vermek, kişilik geliştirici çalışmalarda bulunmak, problemlerimizi soğukkanlılıkla çözmeye çalışmak, olumlu düşünmek, dinlenebilmek, kaslarımızı gevşetebilmek, spor yapmak, temiz hava almak ve doğru solunumu bilmek. Doğru solunumun bir uzman tarafından öğretilmesi en uygun olanıdır. Bununla beraber yandaki çalışmaları yaparak siz de doğru nefes almayı bilmiyorsanız solunum şeklinizi düzeltebilirsiniz.

Örnek derin nefes alma egzersizi

1. Sağlıklı nefes alma şekli nefesin burundan alınıp ağızdan verilmesi, sessiz ve ağır olmasıdır. Egzersize başlamadan önce sağ elinizi karnınızın, sol elinizi göğsünüzün üstüne koyup gözlerinizi kapatın.

2. Önce ağzınızdan nefes vererek akciğerlerinizi iyice boşaltın. (Nefes verirken ciğerleri zorlamayın. İtilmeden kendiliğinden çıkmalı).

3. Ciğer kapasitenizi hayalî olarak üçe bölün. Ve bir-iki diye içinizden sayarak balon şişirir gibi akciğerlerinizin bütününü doldurduğunuzu hayal edin. (Bu yaklaşık 5 saniye süre alır) Önce ciğerlerinizin alt kısmını, sonra ortayı, en son da üst kısmını doldurduğunuzu hayal edin. Bir-iki diye sayarak nefesinizi aldığınızın iki katı sürede boşaltın. İki saniye bekleyin. Derin bir nefes daha alıp verin. Egzersizi tekrarlayıncaya kadar mutlaka dört-beş normal nefes alın. Normal nefes almadan derin nefes almaya devam etmek baş dönmesi yapabilir.


Kaynak

Kobe hepimizi üzecek!..

CATEGORY: | 5 Haziran 2010 Cumartesi
0
28 Ağustos - 12 Eylül tarihleri arasıdnda İstanbul'da düzenlenecek 16. FIBA Dünya Şampiyonası öncesinde basketbolseverlere bir kötü haber de Los Angeles Lakers'ın yıldızı Kobe Bryant'tan geliyor.

New York Post'ta yer alan haberde Kobe Bryant'ın playoff final serisinin ardından ameliyat olacağı ve ABD Milli Takımı'yla Istanbul'da olamayacağı ifade ediliyor. Takım direktörü Jerry Colangelo göresezonun büyük bir kısmında kırık parmağı ve son dönemde dizindeki sakatlığı ile boğuşarak geçiren Kobe'ye büyük olasılıkla bir operasyon yapılacağını ve bu sebeple şampiyonada yer almayacağını söyledi.

Daha önce Pau Gasol (İspanya), Manu Ginobili (Arjantin), Andre Gogut (Avustralya), Ronni Turiaf (Fransa), Tony Parker (Fransa), Mehmet Okur (Türkiye) gibi yıldızlar da turnuvada yer alamayacağı açıklanmıştı.

Apple: O artık en büyük teknoloji şirketi

CATEGORY: | 27 Mayıs 2010 Perşembe
0
"Güneş olmazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız sen ol !..." R. Tagore tarafından kaleme alınan ve özgün olmanın altına kalın biz çizgi çeken özlü söz, Apple'ın gelmiş olduğu noktaya adeta ışık tutmakta. 90'lara kadar hızlı büyüyen ama çoğu zaman en büyüklerle birlikte anılmayan, bir dönem finansal krize giren ama farklı olmak üzerine inancını kaybetmeyen Apple, ekonomi derslerine konu olan bir başarı hikayesi ile bugün dünyanın en büyük teknoloji şirketi olmayı başardı.

Tarih 1984, yer Moscone Center: Apple, iic modelini tanıtırken...

Yönetim kurulu kararıyla şirketten uzaklaştırılan Steve Jobs'un kurtarıcı olarak geri çağrılması ve dümenin bir kez daha ona teslim edilmesiyle birlikte yeniden yükselişe geçen Apple, pek çok şirketin batma riski geçirdiği yeni yüzyılın başlangıç yıllarına iPod ile merhaba demiş ve yeni bir akımın öncüsü olmayı başarmıştı. Walkman ile Sony'nin yazdığı başarı hikayesinin bir benzerini tekrar eden Apple, öncesinde çok sayıda taşınabilir MP3 oynatıcısı olmasına rağmen iPod ile gerek tasarım gerekse de kullanım özellikleri açısından endüstriye yeni bir yol çizmiş ve ardından kazanılan bu ivme daha sonra iphone ve son olarak iPad olarak karşımıza çıkmıştı. Piyasa sürdüğü hemen her cihaz adeta fenomen haline gelen Cupertino merkezli firma, 1989'dan sonra ilk defa Microsoft'u borsada geçti ve son rakamlar itibariyle dünyanın en değerli teknoloji şirketi olmayı başardı.

Tarih 2010, yer yine Moscone Center: Apple, iPad'i tanıtırken...


Son dönemde satın almalarla büyüyen ve kasasındaki 40 milyar dolar ile nakit varlığı en yüksek şirketlerden biri olduğu belirtilen Apple'ın, teknoloji şirketlerinin işlem gördüğü NASDAQ borsasındaki hisseleri dün itibariyle %2.8 oranında artış gösterdi. Son hareketle piyasa değeri 229 milyar dolara kadar çıkan Apple, 219 milyar dolar borsa değeri olan Microsoft'u geçerek dünyanın en büyük teknoloji şirketi olmayı başardı. Zor dönemlerinde 3 dolar civarından işlem gören hisseleri, bugün 245$ seviyesinden alıcı bulan Apple, içine girdiği kriz ortamından kurtulabilmek için 1997'de 150 milyon dolar borç aldığı amansız rakibi Microsoft'u, bugün geride bırakarak rekor bir değere ulaşmış oldu. Piyasa değeri açısından Microsoft'u geride bırakan Apple, gelir bazında ise rakibini bir adım arkadan takip ediyor zira son çeyrekte, Windows 7'nin göz ardı edilemeyecek katkısı ile 14.5 milyar dolar gelir açıklayan Microsoft'a karşı Apple'ın geliri ise 13.5 milyar dolar olmuştu.

CATEGORY: |
0
"Güneş olmazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız sen ol !..." R. Tagore tarafından kaleme alınan ve özgün olmanın altına kalın biz çizgi çeken özlü söz, Apple'ın gelmiş olduğu noktaya adeta ışık tutmakta. 90'lara kadar hızlı büyüyen ama çoğu zaman en büyüklerle birlikte anılmayan, bir dönem finansal krize giren ama farklı olmak üzerine inancını kaybetmeyen Apple, ekonomi derslerine konu olan bir başarı hikayesi ile bugün dünyanın en büyük teknoloji şirketi olmayı başardı.

Büyük Usta Ip Man'ın hayatı

CATEGORY: | 16 Mayıs 2010 Pazar
0
Wing Tsun Stili’nde şüphesiz ki zamanının kung-fu dünyasında “Büyük Usta” idi. Alışılmadık ve özgüven sahibi olan Büyük Usta Yip, nam, şöhret gibi payelere değer vermezken aynı zamanda diğer kung-fucularda olan kaba ve küstahliklardan da fersah fersah uzak bir hayat yaşadı. Samimi ve içten davranışları, misafirperverliği, sıcakkanlı olması pek çok olayda vakidir. Tam bir centilmen olarak çevresindekilere her zaman için huzur ve kıvanç kaynağı oldu. Fatshan ağzıyla konuşurdu ve konuşmaları dotsça karakterini ve insanlara verdiği değeri ortaya çıkarırdı.

Kibar bir Kung-fu fanatiği

Soylu ve bir sokak boyunca sıralı evler, böyük bir çiftliğin de sahibi zengin bir ailede doğan Yip Man, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacak kadar dikkatli ve hassasiyetle yetişmiş asil bir gençti. Bununla birlikte herkesi şaşırtacak kadar dövüş sanatlarına meraklıydı. On üç yaşında iken, Kwangtung Eyaleti, Fatshan Şehri’nin Büyük Usta Leung Jan’ın ünlü bir talebesi olan Para Bozan Wah’a talebe oldu.

Para Bozan Wah, talebelerini çalıştırıcak salonu olmadığı için salon olarak kullanabileceği bir yer ararken, Yip Man’ın babası ona kendisine ait olan eski bir tapınağı kiralamıştı. Bununla birlikte bu yerin kirasını ödemek talebelere düştüğü için yüksek kirayı ödeyebilen çok az talebesi vardı. Mülk sahibinin oğlu olan Yip Man, kısa zamanda Wah’la iyi tanışır olmuşlardı. Wah’ın kung-fu tekniğinden etkilenen Yip, bu kişiyi takip etmeye karar verdi. Buranın bir aylık kirasını getirerek Wah’ı şaşırtan Yip, kendisinin talebeliğe kabulünü rica etti. Bu Wah’ı bu kadar parayı nasıl bulduğu konusunda Yip hakkında şüpheye sevk etti. Durumu babasına aksettirince öğrendi ki; Yip bu parayı, ödeme yapabilmek için para biriktirdiği kumbarasını kırarak getirmişti. Yip’in istek ve azimli kararı karşısında onu talebeliğe kabul etti, fakat onu dövüş sanatlarını öğrenmek için nazik birisi olarak gördüğü için çok istekle öğretmedi. Buna rağmen Yip aklının ve diğer kung-fu abilerin (Si-hing) yardımıyla çok çabuk öğreniyordu. Bu, Wah’ın Yip’e olan önyargısını kırdı ve Yip’e kung-fu sanatını öğretmek için ciddi bir yaklaşımı hasıl oldu.

Otuz altı yıllık kung-fu öğrettiği dönem içinde Wah, aralarında kendi oğlu Chan Yu Min’de olduğu on altı talebe yetiştirdi. Bunlar arasında en genç olan ve vefatına kadar öğrenmeye devam eden kişi Yip Man’dı. Ustası bir hastalıktan dolayı vefat ettiğinde, Yip, on altı yaşındaydı. Aynı yıl içinde, o da Fatshan’dan ayrılarak St.Stephen Koleji’nde öğrenim görmek için Hong Kong’a gitti.

Lütuf mu, Lanet mi?

Okul yılları sırasında Yip hakkında unutamayacağımız bir olay var; başarısız bir tecrübe, ama bir lütuf aslında. Kung-fu kariyerinde en büyük başarısını doğuran, bir dövüşte aldığı yenilgiydi. Hareketli bir genç olarak okulundan kendi yaşı civarında gençlerden oluşan ve Avrupalı sınıf arkadaşlarını dövmekten zevk alan bir öğrenci grubunda çok iyi yer edinmişti. Kung-fu eğitimi almış olmanın verdiği avantajla, cüsse olarak küçük olsa bile, kendisinden büyük Avrupalıları rahatlıkla dövebiliyordu. Daha sonraları o dönemde kendisiyle gurur duyan birisi olduğunu kabul etmiştir.

Bir dövüş daveti

Bir gün sınıf arkadaşlarından Lai Soy isimli birisi Yip’e “Bir ticari şirkette çalışan, elli yaş civarında, babamın arkadaşı bir kung-fucu var. Onunla dövüşmeye cesaret edebilir misin?” dedi. Cesur ve o ana kadar hiçbir yenilgisi olmayan, haliyle korkusuz Yip, bu fikri hemen kabul etti.Kararlaştırdıkları günde, arkadaşlarıyla birlikte Hong Kong’da Jervois Caddesindeki ipekçiye giderek, o adamı buldular ve Yip arzusunu bu adama anlattı.Ona Bay Leung olarak tanıtılan bu adam gülümseyerek “Demek Fatshanlı saygın usta Chan Wah Shun’un talebisisin. Gençsin. Si-fu’ndan ne öğrendin? Chum-Kiu’yu öğrendin mi?” dedi. Yip Man, bu adamla dövüşmeyi öyle istiyordu ki; onun dediklerini dinlemedi bile ve cevap olarak sadece birkaç küstah söz söyledi ve aynı zamanda dövüşe hazırlık olarak üzerindeki kalın elbisesini çıkarıyordu.

İlk yenilgi

Bu dakikada, ihtiyar adam ona istediği yere istediği şekilde saldırabileceğini, kendisinin sadece bu hareketleri savuşturacağını kontr-atak bile yapmayacağını ve Yip Man’ı incitmeyeceğini söyledi. Bu, sadece Yip Man’ın öfkesine yakıt oluyordu. Bununla birlikte, Yip, soğukkanlılık ve dikkatle dövüşmeyi başarabiliyordu. Defaatle sert ataklarda bulunda, fakat adam bütün bu saldırıları kolaylık ve zevkle savuşturuyordu ve Yip bir değil defalarca yere yapışıp kalkıyordu. Yere dümdüz her yapıştığında, Yip, tekrar ayağa kalkıyor ve yeni bir saldırı daha yapıyordu, ta ki; yenik olarak bu kavgadan ayrılması gerektiğini anlayana kadar.

Daha sonra anlaşıldı ki; bu orta yaşlı adam Yip Man’ı yetiştiren Para Bozan Wah’ın ustası (Si-fu) Fatshanlı büyük usta Leung Jan’ın ikinci oğlu, Leung Bik idi. Bu durumda, orta yaşlı adam Yip Man’ın Si-fusu Wah’ın genç kung-fu kardeşi (si-dei) ve kung-fu geleneklerine göre de Yip Man’ın kung-fu amcası (si-sok) idi. Yip Man bu gerçeği önceden fark etmesi gerekirdi ama bu gerçeği fark edemeyecek kadar kafası karışıktı. Gerçeği öğrenince, Yip’in aklına bir şimşek çaktı ve kendi zayıflığını da gördüğü için Leung’u takip edebileceğini ve kung-fu eğitimine devam edebileceğini düşündü. Bu basite alınamayacak bir fırsattı. Öte yandan Leung da, tecrübe ve yeterli yönlerdirme eksiği olan bu genç adamın potansiyelini fark ediyordu. ....ve Leung onu talebeliğe kabul etti.

O vakitten sonra, Yip, Leung Bik’i takip etti ve ondan Wing Tsun’un tüm sırlarını öğrendi. Yirmi dört yaşında, sanatında ustalık derecesine gelmiş halde memleketi Fatshan’a döndü.

Yeniden Fatshan’da

Yip Man, tüm sıkıntılardan uzaklaşıp, zengin bir ailesi olduğu için rahat bir hayat yaşamak maksadıyla Fatshan’a döndü. Bu günlerinde, vaktini, ikinci kung-fu kardeşi (si-hing) olan Ng Chung So ve onun talebesi Yuen Kay Shan ile kung-fu pratiği yaparak geçiriyordu ve becerisinde devamlı bir ilerleme sağlıyordu. Yuen Kay Shan ailesinin beşinci oğlu olduğu için “Beşinci Yuen” olarak biliniyordu. Bundan dolayı herkes ona lakabı ile çağırdağı için gerçek adı neredeyse unutulmuştu. Beşinci Yuen yaşça Yip Man’dan biraz küçük olduğu halde, kung-fu terminolojisine göre onun yeğeni (si-juk) idi. Böyle olması, Yip Man, daha uzun süredir kung-fu öğrendiği içindi. Bunlar yakınlaştıkça aralarındaki nesil farkı kapandı ve iyi arkadaşlar oldular.Fatshan’daki günleri sırasında epeyce enteresan ve bir o kadar da rahatsız edeci şeyler fark etti. Bu; tekniğin, kendisinden büyük kung-fu kardeşlerinden daha iyi olduğu idi. Durumun böyle olması, Yip Man’ın, Chan Wah Shun’un öğretmediği teknikleri öğrendiği için büyük kung-fu kardeşlerini rahatsız ediyordu. Bu yüzden, özellikle Yip Man’a yenilenler, onu döneklikle suçladılar. (1)

Bu, Yip Man ve diğer kung-fu kardeşleri arasında kavgalara sebep olmaya başladı. Ng Chung So başarı ile bu durumu diğer insanlara anlatmayı başardı. Ustalarının, dövüş sanatlarında iyi olmasına rağmen kendi bildiklerini talebelerine aktarmakta çok tecrübeli olmadığı şeklinde anlattı. Bu, tabii ki Wing Tsun Kung-fu’nun teorisinin tam olarak anlatılmamadığı demek oluyordu. Halbuki büyükbaba ustalarının oğlu olan Leung Bik becerikli bir kung-fu pratisyeni olmanın yanı sıra aynı zamanda eğitimli birisiydi. Bundan dolayı Yip Man’a tam ve doğru şekilde Wing Tsun’un teorisini aktarabilmişti. Yip Man ve büyük kung-fu kardeşlerinin arasındaki fark burada yatıyordu. Sonuçta Yip Man Fatshan’a döndükten sonra tekniklerinin üstün olduğunun daha iyi anlayabilmişti.

Tabancanın Haznesini Büken Parmaklar

Yip Man gurur ve ünden çok kaçınırdı. Kendisinde olan meziyetleri insanlara göstermek ve bunu bir üstünlük unsuru olarak kullanmaktan hoşlanmazdı. Bununla birlikte hakkında anlatılabilecek bazı olaylar vardır. Bu olayları şahit olanlar anlatırlar fakat bazen abartarak.

Fatshan’da, her yıl, zengin tüccarların, endüstricilerin, şehir halkının katıldığı geçit törenleri düzenlemek adetti. Zenginliklerini göstermek için gösteri ekibi kuruyorlardı. Bu festivallere sadece şehir halkı değil, diğer şehirlerden gelen insanlar da katılıyorlardı. Öyle ki; caddalerden geçen insanları seyretmek için cadde kenarlarından sıralananlardan yer bulmak çok zor hale geliyordu.

Bu festivallerden birini seyretmek için ailesinden bayanlarla Yip Man da katılmıştı. Bunların az ilerisinde de bir asker kuruyordu. Bu askere karşı kişisel bir gıcığı vardı Yip Man’ın. O günlerde hakim düşünce olan “İyiler askere katılmazlar” fikrinin ve yine o günlerde askere gidenlerin çoğunun kanun kaçakları ve kaba kişilerin olmasından dolayı idi. Bayanlar alımlı giyinmişti ve güzellikleri ile de dikkat çekiyorlardı. Asker bunların farkına vardı ve onlara yaklaşarak, rahatsız etmeye başladı. Yip Man, askere dikkatli konuşmasını söyleyince aralarında kavga çıktı. Göründüğü kadar güçsüz olmayan Yip, askeri hırpalayınca, asker tabancasına sarıldı. Tabancayı Yip’e doğrultmaya çalışırken seri bir hareketle tabancayı askerin elinden kaparak parmakları ile tabancanın haznesini büktü. Asker şok içinde kendine gelmeye çalışırken onlar oradan ayrılmıştı bile.

Bu hadise birçok şahit tarafından anlatılırken biraz da abartılı olarak değişik şekillerde anlatsalar bile asıl önemli olan çok seri olması ve güçlü parmaklarının olmasıydı.

Bir dakikada Boksör Kam’ı devirmesi

Bir diğer olay, Kuzey Çin, Kianghsi Eyaleti’nde boksör Kam Shan Mao ile yaptığı düello dövüşü. Fatshan’a gelerek dövüş sanatının ne kadar üstün olduğunu vurgulayan Kam, Ching Wu Spor Okulunun hocaları ile müsabaka yapmak istedi. Onun bu teklifini kabul etmeyen hocalar, ona, Fatshan Tiyatrosu’nda yapılacak olan bir turnuvada ünlü Yip Man ile dövüşebileceğini söylediler. İlk anda bir yabancı ile halka açık bir turnuvada dövüşmek istemeyen Yip Man, daha sonra ünlü doktor Lee Kwong Hoi’nin ısrarı üzerine dövüşmeye karar verdi.

Turnuva günü seyircilir tiyatro salonuna AKIN ettiler. Herkesi şaşırtan olay ise maçın başlamasının ilk dakikası içinde Kam’ın devrilmesi oldu. Devrilen Kam, hakem Tam Sheung Chi’nin ilanı ile mağlup kabul edildi. Müthiş bir dövüş beklerken ilk dakikada biten dövüşe kızan seyircileri sakinleştirmek ancak organizatörün başka dövüşçüler çıkartarak gösteriler yaptırması ile mümkün oldu.

Bir opera grubunun komedyenini deviren yumruk

Yip Man’ın Fatshan’daki kung-fu çevresinin unvanı için dövüştüğü ikinci olay, bir opera grubunun komedyeni ile yaptığı dövüştür. Opera grubunun gemisi Fatshan’ı ziyaret etmişti. Operanın oynamadığı ya da gösterinin ardından komedyenlerden biri halkın yasal olarak afyon içebildiği sigara yerlerine gelirdi. İçmeyenler için de bu yerler bir tür görüşme yeriydi. Bu yere her gelişinde komedyen kung-fu stilinin üstünlükleri için methiyeler düzerdi. Bir seferinde de “Anka kuşu gözü yumruğu” adlı yumruk ile bir vuruşta herkesin gözü önünde duvarda bir delik açtı. İşte bu yerde Yip Man, bu adamla karşılaştı. Tekniği ile gururlanan bu adam, kendisine okunan meydanı kabul etmeyen Yip Man ile dövüşmek için ısrarlara başladı. Bu meydan okuma herkesin gözü önünde olmasa kesinlikle kabul edilmezdi. Herkesin önünde, Yip Man, adamı bir yumruk ile devirirken, adama kalan kanayan bir burundan başka bir şey değildi.

Seyirciler Yip Man’ı alkışlarken, tek yumrukla bu adamı nasıl devirdiğini sordular. Bunun üzerine Yip Man onlara “Anka kuşu gözü yumruğu” çok güçlü olmasına rağmen adamın dövüşte kullanılan tekniklerden bihaber olduğunu söyledi. Adamın dövüşü kaybetmesinin nedeni bu idi. Bu, Fatshan halkının komedyeni son görüşleri oldu.

Charlie Wan’a bir iyilik

Fatshan’da Yip Man’ın o an için yüklü miktarda para ihtiyacında olan Charlie Wan lakaplı bir ortağı vardı. Charlie Wan, Wing Tsun Kung-fudan farklık olan ve pratik dövüş teknikleri ile bilinen Choy Lee Fut tekniği dövüşçüsü idi. Arkadaş olmalarına rağmen asla dövüş sanatları teknikleri üzerinde konuşmuyor ve asla dövüş sanatları hakkında tartışmıyorlardı. Bu nedenle Fatshan halkı hangisinin daha iyi olduğunu bilmiyor ve hangisinin daha iyi olduğunu öğrenmeyi de çok istiyorlardı. Birisi, hangisinin daha iyi olduğunu öğrenmek için aralarında paralı bir dövüş organize etmeyi düşündü. Bu, hem kalabalık bir kitleyi çekerken, hem de Charli’nin sıkıntısını giderebilirdi.

İlk merhalede aralarındaki arkadaşlığı zedeleyebileceği endişesi ile bunu kabul etmeyen Charlie Wan, daha sonra sıkıntısını giderebilmek için, eğer güzel bir ayarlama yapılırsa dövüşebileceğini söyledi. Bu problem, organize ve hakemliği kabul eden Lee Kwong Hai tarafından giderildi. Yip Man, bu daveti, hem arkadaşının problemini giderebilecek ve hem de stilini Fatshan’da promote edebileği için sıcak karşıladı. Cazibeyi daha da artırmak için Yip Man, gözleri bağlı olarak dövüşebileceğinin söyledi. Bu, turnuva hakkında daha fazla bir yankı uyandırdı ve herkes Kam Shan Mau’yu ilk dakikada deviren bu adamın gözleri bağlı olarak nasıl dövüşeceği hakkında sabırsızlanmaya başladı. Bazıları ise Yip Man’ın kazanma şansının çok düşük olduğundan endişeleniyorlardı.

Dövüş günü, kalabalık, dövüşün yapılacağı yerde çoktan hazırdı bile. Hakemin konutu ile dövüş başladı. Başta Charlie Wan atak olarak saldırırken, Yip Man köprü kolların hissi ile gözleri bağlı halde savunma yapıyordu. Charlie Wan’ın atakları sert ve kuvvetli olduğu halde Yip Man bu saldırıları tek tek çözüyor ve karşı atak yapıyordu. Bu şekilde atılan yumruk ve tekmeler, seyircileri çoşturuyordu. Sonunda hakem Lee Kwong Hoi birisinin ciddi şekilde yaralanmasından korktuğu için maçı durdurdu. Böylece maç, kalabalığın tezahüratları arasında galip-mağlup olmadan bırakıldı.

Dört kişinin hareket ettiremediği duruş pozisyonu

Yip Man, Fatshan’da yaşarken bir ara dedektif timine komutanlık da yaptı. Tekniğinin çok yardımını gördü ve birden fazla olayda teknikleri hayatını kurtardı.

Bir olay var ki; hala Yip Man’ı unutulmaz kılıyor. Meslektaşları ile kung-fu hakkında konuşuyordu. Tevazu ile duruş pozisyonu alan Yip Man, her ayağından iki kişi çekecek şekilde dört tane kuvvetli arkadaşının ayaklarını ayırmaya çalışmasını istedi. Ne kadar kuvvetli çekerlerse çeksinler bu dört kuvvetli adam Yip Man’ın ayaklarına en ufak bir hareket yaptıramadılar.

Dört köknar dalını kıran tekme

Yip Man’ın dedektif timinden emekli bir dedektifin Yip Man’ın olağanüstü kuvvetine şahit olduğu söylenir. Bu emekli dedektifin yeğeni yerel bir avukat, epey yıllar sonra Hong Kong’da Yip Man’ın talebesi olmuştur.

Hikayeye göre, bir gün, Yip Man ekibi ile birlikte bir hırsız çetesinin peşindeler. Çetenin saklandığını zannettikleri büyük bir çiftlik civarına gelirler. Çiftlik evinin ana kapısı önünde insan kolu kalınlığında köknar dallarından yapılmış bir giriş bulunuyor. Kayan giriş adı verilen bu giriş hırsızlardan korunmak için.bu nedenle daha sağlam ve güçlü. Girişin kapalı olduğunu gören Yip Man, hırsızların burayı Yip Man ve adamlarını durdurmak için kullandığı fark etti. Yanlarında hiçbir alep yoktu. Bu anda Yip Man tereddüt etmeden kapıya öyle bir tekme vurdu ki; kapıyı oluşturan köknar dallarının dördü de kırıldı. Daha sonra çiftliğe girerek hırsızları yakaladılar.

Yip Man’ın hayatını kurtaran duruş

Yip Man’ın dedektif timinin komutanı olduğu dönemde, takip ettiği hırsız evin içindeki merdivenden düz çatılı bir evin üstüne çıktı. Yip Man’ın da çatıya çıktığını gören hırsız hemen yandaki evin çatısına atladı ve bu evin merdiveninden aşağı kaçmak üzere idi. Hırsızın kaçmasını izlemektense hayatını riske atan Yip Man, hırsızın peşinden karşı tarafa atladı. Yip Man’ın atladığını gören hırsız, Yip Man’ın hemen önüne düştüğü merdiven kapısını Yip Man’a çarptı. Bu seyredenleri çatıdan aşağı düşücek diye korkuttu. Fakat Yip Man onları yanılttı. Sadece vücudunun üst kısmı hafifçe geriye kayan Yip Man, dengesini kolayca sağladı. Bu olaydan sonra Fatshan halkı, Yip Man’ın Wing Tsun Kung-fu da yetisini iyice anlamış oldu.

Öğretmek istememesi

Son birkaç on yıllık dönem içinde dövüş sanatı namı Fatshan’da herkesi etkilerken, Yip Man, “Onu yaymak, kurucusunun isteğine muhalif olur” diye ufak dahi olsa kimseye Wing Tsun öğretmeyi düşünmüyordu. Yateneklerini, kendi oğlu, dahil, hiç kimseye aktarmayı düşünmüyordu. Wing Tsun’un ölümcül bir sanat olduğunu düşünüyordu. Wing Tsun kung-funun derinliğini öğrendikçe, savunma sanatı olarak ona daha hayran oluyordu. Bu nedenle asla bu sanatı öğreten bir usta olmayı düşünmedi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Çin topraklarının büyük kısmının Japon istilasında olduğu dönemde, Yip Man’ın toprakları da işgal edilmişti ve Yip Man için hayat her geçen gün biraz daha zorlaşıyordu. Kısa zamanda Fatshan’a varan Japon askerleri Yip Man’ın ününü duydular ve onu kendilerini yetiştirmek için çağırabileceklerini düşündüler. Milli duygular ve işgalcilere karşı nefret hisleri ile Yip Man, onların bu davetini reddetti.

Savaştan sonra, Yip Man, ailesi ile birlikte Hong Kong’a taşındı. Onuru ve zengin bir ailede doğmuş olması nedenleri, kendine uygun bir iş bulmasını zorlaştırıyordu. Bununla birlikte fakirlikle mücadele etmesi gerekiyordu.

Wing Tsun’un ilk gelişimi

1949’da, Hong Kong Restoran İşçileri Derneğinin katibi olan çok yAKIN arkadaşı Lee Man’ın yardımıyla, Yip Man’a derneğin kung-fu hocası olması teklif edildi. Epeyce bir ikna turlarından sonra Yip Man, işi kabul etti.

İlk başlarda, dernek üyeleri, ne Yip Man’a, ne de geniş adımlı, uzun köprülü diğer kung-fu stillerinden farklı olan Wing Tsun adlı sisteme ehemmiyet vermediler. Bunun yanında, ustası gibi olan Yip Man, övünmekten hoşlanmıyor ve halk gösterilerine katılmıyordu. Bu nedenle, Wing Tsun pek bilinmiyordu.

Sadece birkaç talebesi olan Hong Kong Restoran İşçileri Derneği’nin kung-fu hocası olarak iki yıl hizmet ettikten sonra, Kawloon’da Yaumatei bölgesinde kendi okulunu kurdu ve restoran işçileri harici talebeler kabul etmeye başladı. Son iki yıl boyunca onu takip eden eski talebelerinin birçoğu onu okulunun işletmesinde yardımcı olmak için yardım etme teklifi ile geldiler. O andan sonra Wing Tsun Kung-fu, kung-fu hayranlarının dikkatini çekmeye başladı.

Daha sonra talebe sayısı artınca okulunu daha büyük bir yere taşımak durumunda kaldı. Yip Man’ın ünü ve Wing Tsun Kung-fu’nun pratik değeri her geçen gün öğrenen sayısının arttığı polis teşkilatında hayranlık uyundırıyordu.

Öğretmeyi bırakması

Öğretmeyi bırakmadan evvel, Wing Tsun Kung-fuyu son yayma gayreti olarak, talebelerinin de yardımıyla 1967’da Hong Kong Wing Tsun Atletik Birliğini (Hong Kong Wing Tsun Athletic Assosiation) kurdu. İki yıl sonra, 1969’da, Singapur’da düzenlenen, Birinci Güney Doğu Asya Kung-fu turnuvasına bir takım gönderildi. Takımın elde ettiği sonuç tatmin edici değildi. Bu nedenle daha çok sınıf açtı ve bunlar için fiyatı düşürdü. Ayrıcalıklı sınıftan(2), halkın gelebileceği sınıfa dönüştürme Wing Tsun Kung-fuyu halkın dikkatini çeker hale getirdi.

Mayıs 1970’de, bütün sınıflar sağlam şekilde kurulunca, okulunun idaresini en iyi talebesi olan Leung Ting’e devrederek sakin bir hayat yaşama kararı aldı.

Bu vakitten sonra, sabah, öğlen ya da akşam vakitlerinde yanlız başına çay ocaklarında çay içerek, ya da onların ustası olduğunu unutmuş halde talebeleri ile sohbet edip şakalaşarak vakit geçiriyordu. “Niye havalanasın ki? Eğer insanlar sana saygı gösteriyorsa önemli bir pozisyondasındır.” Onun felsefesi idi.

1970, 1971 yıllarında Yip Man’ın talebelirinden biri olan Bruce Lee ünlü bir film yıldızı oldu. Her ne kadar Jeet-Kune-Do ile bilinse de birçok kişi onun belirli bir dönem Yip Man’ın talebesi olduğunu biliyor. Öte yandan Yip Man böyle bir talebesi olduğu için asla kibirlenmedi. İnsanların Bruce Lee’yi yetiştirdiği için ona her iltifatına, o, sadece gülümseyerek yetiniyordu. Wing Tsun Kung-fu teorileri hakkında yanlış beyanda bulunanları ya da haksız fikirleri nadiren çürütme eğilimine girmiştir. Doğru, doğrudur; Yip Man, Yip Man’dır; Bruce Lee’yi yetiştirmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez.

Zamanın büyük ustası

1972’de kader bu yaşlı adamı yakaladı. Bir cheek-up sonucu, vücut yapısı ve kuvvetini bozanın, yakalandığı gırtlak kanseri olduğu ortaya çıktı. Ama her zaman için hastalığı yenebileceğini düşünüyor ve bu amansız hastalıkla mücadele ediyordu. Çay içmeye gitmeye veya talebeleri ile sohbet etmeye devam etti. Talebeleri önünde asla inlemezdi ve talebeleri de onun ne kadar kararlı birisi olduğunu akıllarından çıkarmayarak biliyorlardı ki; ustalara asla güzel ifadelerle teselli edilmeyi sevmezdi. Bir seferinde hastaneye kaldırılmak zorunda kaldığında talebesi olan doktor, daha yaşayamayacağının söylese de bir hafta sonra iyileşerek tekrar eve dönmüştü.

Fakat 2 Aralık 1972’de, arkasında Wing Tsun anılarıyla dolu bir hayat ve olağanüstü bir dövüş sanatı bırakarak öbür dünyaya iltihak etti.

1- O dönemin kung-fu geleneğine göre kendi ustasından başka bir ustadan teknik öğrenenler döneklikle itham ediliyordu.

2- O dönem itibarı ile kung-fu talebeleri ustalarına yüksek ücret ödüyorlardı. Ayrıcalıklı sınıf denmesinin nedeni yüksek ücretlerden dolayı talebelerin zengin kesimden olması idi.

Wing Tsun Kuen, Leung Ting