Have an account?

Duygusal özgürleşme tekniği

CATEGORY: | 21 Mart 2010 Pazar
0
DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİ- EFT ( Emotional Freedom Techniques )

Belki duydunuz, belki de ilk defa duyuyorsunuz...EFT yani Türkçe açılımı ile " duygusal özgürleşme tekniği" mucize sözü çok iddialı gibi görünse de tam bir mucize.
EFT bir enerji psikolojisi tekniğidir. Bir çeşit ağrısız akupunktur olarak da tanımlanabilir.Akupunktur, akupresür ve NLP nin bileşimi sayılabilecek bu yöntem olumsuz duygu ve düşüncelerin ortadan kaldırılarak yerine olumlu düşünce modellerinin konduğu zihin ve beden iyileştirme yöntemidir.Herkes kolaylıkla öğrenebilir ve kendine uygulayabilir.Çünkü EFT çok etkili bir "kendi kendine yardım"yöntemidir.

EFT'nin Yaptığı Nedir ?
Birçoğumuz artık biliyoruzki yaşam kaynağı enerjisi "chi", meridyen denilen enerji kanalları ile tüm vücudumuza yayılmaktadır. Yaşadığımız bazı olumsuz deneyimler, travmalar bu enerji meridyenlerinde tıkanıklara neden olur. Aynen büyük kaya parçalarının bir ırmağın akışını engellediği gibi olumsuz deneyimlerde enerji akışını keserler blokajlar oluştururlar.Enerji düzgün akamadığı zaman ise tıkanıklığın olduğu organ ve sistemler hastalanır.Bu tıkanma/blokaj , kızgınlık, acı, öfke, korku, endişe gibi olumsuz duygular ile yaşanan olay arasında bir köprü görevi görür.Geçmişte yaşadığımız bir travmayı hatırlatan/çağrışım yaptıran her türlü durumda bu köprü, bizi olumsuz duygulara bağlar.Ve bu bir kısır döngü halinde sürer gider.
EFT bu blokajı ortadan kaldırarak, kötü deneyimler ile olumsuz duygular arasındaki iletişimi koparır.Olumsuz duygulardan kurtulmuş, özgürleşmiş oluruz.Yaşadığımız şeyleri hatırlar ama acı, endişe, pişmanlık, suçluluk, öfke....gibi olumsuz duygular hissetmeyiz.

Öğrenilmesi ve uygulanması çok kolay olan bu yöntem, özgürlüğe açılan kapınızın anahtarı olabilir....

EFT HANGİ SORUNLARI ÇÖZER

EFT yaşamımızdaki birçok blokajı kolaylıkla ve hızla çözebilen son derece etkin bir yöntemdir.Psikolojik, fiziksel , mental, entelektüel, sosyal... her türlü sorununuzun çözümü için EFT’yi kullanabilirsiniz.Örnek vermek gerekirse :

Olumsuz duygular (üzüntü, suçluluk, öfke, kızgınlık, nefret, korku, utanma, kıskançlık...)

Travmalar sonrası ( terk edilme, işten ayrılma, yakınlarını kaybetme , kazaya uğrama, taciz, şiddet, doğal afetler sonrası gelişen ruhsal sorunlar...)

Bağımlılıklar ( alkol, sigara, madde, yemek, tatlı, insan , alışveriş ....)

Olumsuz davranışlar ( tırnak yeme, parmak emme, aşırı yeme, fiziksel olmayan gece işemeleri...)

Psikolojik sorunlar ( panik atak, fobiler, anksiyete, cinsel sorunlar...)

Bedensel sorunlar ( şişmanlık, allerjiler, sırt-bel-boyun ağrıları, sedef, kabızlık...)

Başarı ( yaratım güçlüğü, konsantrasyon zorluğu, motivasyon eksikliği...)

Ruhsal İyilik ( huzur, kendinden memnun olma, kendini sevme, hayat amacını belirleme, güven duyma...)

Burada saydıklarımız EFT ile yapabileceklerinizden sadece küçük bir örnekleme.
EFT ‘yi öğrendiğinizde hayatınızın hangi alanlarında kullanabileceğiniz sizin yaratıcılığınıza kalmıştır.

EFT’ nin AVANTAJLARI

Öğrenilmesi ve uygulanması kolaydır: Herkes tarafından öğrenilebilir. Uzun ve yorucu bir eğitim programı gerektirmez.

Pratiktir : Herhangi bir malzeme, özel bir zaman, mekan veya başka bir insanın yardımını gerektirmez.İhtiyacınız olan tek şey parmaklarınız.

Hızlı, etkili ve kalıcıdır : Daha önce başa çıkamadığınız birçok sorununuzdan 1 saat gibi bir sürede kalıcı olarak kurtulabilirsiniz.

Özeldir : Hiç kimseye sorunlarınızı uzun ve ayrıntılı bir şekilde anlatmak zorunda kalmazsınız.

Güvenlidir : Hiçbir yan etkisi yoktur. Bütün enerji çalışmalarında görülen bazı belirtiler sizde de görülebilir. Esneme, uyuma, ağlama, geğirme, karın guruldaması vb. Bu belirtiler enerji toksinlerinin atıldığını gösterir ve geçicidir. Bol su içerek enerji toksinlerinin atılması hızlandırılabilir.

Başarılı bir tekniktir : Soruna bağlı olarak başarı oranı % 85 / 97 arasındadır.

EFT ‘ yi KİMLER ÖĞRENEBİLİR

EFT herkes tarafında kolaylıkla öğrenilip uygulanabilecek bir yöntemdir.Sağlık personeli, öğretmenler, yöneticiler, yaşam koçları EFT’den profesyonel çalışmalarında yayarlanabilirler.Bunun dışında herkes EFT’yi hem bireysel sorunlarının çözümü için hem de yaşam kalitesini arttırmak için öğrenip kullanabilir.

**** EFT'yi herkes kullanabilir ancak psikoz olarak tanımlanan ruh hastalıklarında ( şizofreni, bipolar kişilik, paranoya v.b...) kullanılmaması önerilir.

**** EFT ve diğer Tamamlayıcı Tıp Teknikleri modern tedavilerin alternatifi değildir.Devam eden tedaviniz varsa doktorunuzun da görüşünü alarak tedaviye yardımcı olarak kullanılabilirsiniz.

EFT' nin TARİHÇESİ

Bir klinik psikolog olan Dr. Roger Callahan aynı zamanda doğu tıbbı üzerine araştırmalar da yapan bir adamıdır.Bu araştırmaları sırasında travmaların ve olumsuz deneyimlerin bedenin enerji sistemindeki akışı olumsuz yönde etkilediğini gözlemlemiştir.

Dr.Callahan 1980 senesinde 1.5 yıldır klasik terapiler ile su fobisini tedavi etmeye çalıştığı ancak kayda değer bir sonuç alamadığı Mary isimli hastasıyla seansdadır.Bu senas sırasında Mary midesinin bulandığını söylediğinde Dr. Callahan incelemekte olduğu konularla ilgili olduğu için, işleyip işlemeyeceğini merak edip, mide meridyeninin uç noktası olan göz altı noktasına hafifçe birkaç kez vurur.

Mary aniden tüm su fobisinin yok olduğunu söyler.Bu sonucu test etmek için birlikte yakınlarındaki havuza giderler ve Mary yüzüne su serpmeye başlar.O senasdan sonra Mary'nin su fobisi ortadan kalktığı gibi korkuları, kabusları, baş ağrıları da bitmiş ve bir daha tekrarlamamıştır.

Callahan buradan yola çıkarak “Thought Field Therapy-TFT” (Düşünce Alanı Terapisi) adını verdiği bir terapi yöntemi geliştirmiş, bir mühendis olan Gary Craig ise bu yöntemi daha basitleştirip, herkesin kullanabileceği bir teknik haline getirerek “Emotional Freedom Techniques : EFT” (Duygusal Özgürleşme Teknikleri) adını vermiştir.


Bugün bütün dünyada çok sayıda tıp doktoru, psikiyatrist, hemşire, psikolog,
diş hekimi EFT' yi hastalarının iyileştirilmesinde modern tedavi yöntemleri ile birlikte başarı ile uygulamaktadır. Diğer disiplinler de kendi profesyonel alanlarında EFT gtekniğinden yararlanmaktadır.

Bilişim günleri 3

CATEGORY: |
4

Merhaba arkadaşlar ;

22 Mart günü AfyonKocatepe Üniversite'sinindavetlisi olarak Atatürk Kültür Merkezinde Adobe Flash CS5 - Flash Builder - Flash Catalsyt anlatacağım ve genel olarak Web Teknolojileri ve E-Learning üzerine de uygulamalar göstereceğim tam gün seminerim var.Etkinlik herkese açık. Afyon'daki dostları beklerim.

Benim de katılmayı planladığım bir etkinlik, ilgililere duyurulur..

Konuk Kitap

CATEGORY: , | 20 Mart 2010 Cumartesi
Konuk Kitap Projesi
Afyon Kocatepe Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi tarafından geliştirilen ve danışmanlığını Doç. Dr. Gökhan Akbulut'un yaptığı "Konuk Kitap" projesi başladı. Proje, bağış yoluyla toplanan kitapların kayıt altına alındıktan sonra kitapseverlere ulaşmasıyla hayata geçmiş oluyor. Proje, kitapların bir başka okuyucuya iletilmesiyle devam ediyor. Kitapların merkeze geri dönüşü söz konusu değil. Zira evlerde, yurtlarda, otellerde konuk olan kitaplar, ne kadar çok kişiye ulaşırsa, projenin o ölçüde amacına ulaşması hedefleniyor. Kitap Kulübü'nün destekleriyle ilk dağıtımı yapılan konuk kitaplar, Yaşamboyu Eğitim Merkezi'nde misafirperver ev sahiplerini bekliyor. Kitaplardan edinmek için Atatürk Kültür Merkezi'ne (Afyon Lisesi yanı) uğrayabilir, proje sorumlusu Şükran Ercan'dan konuklarınızı alabilirsiniz.

Facebook grubuna buradan ulaşabilirsiniz..

İletişim için:
Şükran Ercan: 212 08 80

Slideshare nedir ?

CATEGORY: |
0
İnternet üzerinden hazırlanan sunumları (slaytları) online olarak ve bedava bir şekilde yayınlamaya ve paylaşımını sağlamaya olanak tanıyan bir servis olan Slideshare ile ilgili olarak hazırlanan bu araştırmada Slideshare’in tanımı ve kullanım amaçlarıyla ilgili temel bilgiler yer almaktadır. Site içerisinde yer alan slaytlar sayesinde hem kullanıcı sahip olduğu bilgiyi diğer kullanıcıların kullanımına sunabilmekte hem de diğer kullanıcılarla iletişim kurarak çalışma alanlarına göre yeni çalışmalar üretebilmektedir.

Slideshare’de yer alacak sunumlarda, PowerPoint - ppt, pps, pptx, ppsx; OpenOffice - odp, pdf; Apple Keynote - key, zip, pdf uzantılı dosyalar kullanılabilirken doküman ve çalışma kitaplarında, Microsoft Office - doc, docx, rtf, xls; OpenOffice - odt, ods, pdf uzantılı dosyalar kullanılabilmektedir. E-posta adreslerine gelen sunum sayıları göz önüne alındığında Slideshare’in ne denli kullanışlı olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bu tür önemli çalışmaların tek bir servisten erişilmesi kullanıcılara hem zaman anlamında hem de e-posta ve bilgisayarlarındaki dosya yığılmalarını önlemek anlamında kolaylık sağlamaktadır. Slideshare, site içerisinde sunum başlıklarına göre konuları kategorilendirerek kullanıcıların gereksinim duyduğu sunumlara daha çabuk erişebilmesine de olanak sağlamaktadır. Temel dili İngilizce olan ve Türkçe haricinde tam 12 ayrı dilde yayın yapan Slideshare sunum paylaşım içeriğine sahip olan, dünyada en çok takip edilen ve bu alanda dünyanın en büyük web sitesi olarak göze çarpmaktadır.

Kategori seçenekleriyle sağlık ekonomi iş finans eğitim vb. alanlarda her tür sunumu direkt sunan önemli bir paylaşım sitesidir. Slideshare sisteme gönderdiğiniz PowerPoint sunumunu kısa bir süre düzenledikten sonra size özel yarattığı bir link üzerinden kullanıma hazır hale getiriyor.
Beğendiğiniz sunumları embed kodlar ile web siteleri üzerinden paylaşılabilir hale getirmektedir. Sunumların altında yer alan yorumlar sayesinde diğer kullanıcılarla iletişim de sağlanmaktadır. Sadece bilimsel çalışmalarda değil günlük çalışmalarda da önemli olan bu sunumlara kolay, hızlı ve doğru şekilde erişime olanak tanıyan Slideshare için en büyük eksiklik olarak 12 dilde yayın yapmasına rağmen Türkçenin bu diller arasında yer almamasıdır. Türk kullanıcı sayısının bir hayli fazla olduğu düşünüldüğünde Türkçenin de yayın yapılan diller arasına ekleneceği tahmin edilmektedir.

Garcia'ya Mektup

CATEGORY: | 11 Mart 2010 Perşembe
0
Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya arasındaki savaşın bir aşamasında ABD Başkanı, çok acele olarak Küba'daki isyancıların önderi Garcia'ya bir haber göndermek istedi. Garcia, hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde ve nerede oldukları bilinmeyen onlarca sığınaktan birinde saklanıyordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek olanaksızdı.
ABD Başkanı'nın ona, ne denli önemli bir haber göndermek istediğini bilen çevresindekiler, Garcia'ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaştırılabileceğini bildirmek zorunda kaldılar. Başkanın çaresiz bakışları karşısında yanıt, çevresindeki subaylardan birinden geldi.
'Benim birliğimde, Rowan adında bir çavuş vardır' dedi. Kimsenin nerede olduğunu bilmediği Garcia'yi o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir.

Bu yanıta Başkan'ın aklı pek yatmamıştı ama, ortada yapılabilecek başka bir şey yoktu. Rowan çağrıldı. Kendisine, Garcia'ya gönderilecek mektup uzatıldı ve... 'Bunu, Garcia'ya teslim edeceksin' denildi.
Rowan mektubu aldı, üniformasının yanındaki deri kesenin içine koydu, kesenin ağzını sıkıca büzdükten sonra, göğsünün üzerine kayışla bağladı. Önce Başkan'a selam verdi, sonra komutanlara, en sonra da kendi komutanına selam verdi, dışarı çıktı.

Rowan, yola çıktıktan tam dört gün sonra, gecenin karanlığından da yararlanarak, üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına vardı. Küba'nın, balta girmemiş ormanlarına dalıp, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adanın öteki yakasında ortaya çıktı. Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia'ya, mektubunu teslim etti.
Burada size Rowan'in, Garcia'ya mektubu götürebilmek için ne zorluklar atlattığını, ne tehlikeler geçirdiğini anlatacak değilim. Onun, ne denli kahraman bir asker olduğunu da anlatacak değilim. Yalnızca bir noktayı, hem de çok gereksinim duyduğumuz bir noktayı, iyice belirtmek için yazıyorum size tüm bunları.

ABD Başkanı'nın makam odasındaki olayı, ana çizgileriyle bir kez daha gözden geçirelim:
ABD Başkanı Mckinley, Garcia'ya teslim edilmek üzere Rowan'a bir mektup verdi. Ona yalnızca, 'Bu mektubu Garcia'ya teslim ediniz' dedi. Rowan mektubu aldı, göğsüne bağladı, selamını verdi ve odadan çıktı.
Lütfen dikkat ediniz: Rowan, 'Garcia nerede?' diye bir soru sormadı. 'Garcia kim?' diye bir soru da sormadı. Yaptığı tek şey, kendisine verilen görevi almak oldu. Zaten kendisinden beklenen, onun da yapması gereken buydu.

Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetişen tüm kuşaklara örnek olarak tanıtılabilecek bir 'ölümsüz kahraman'dır. Fakat bugünün gençleri onun kahramanlığından çok, başka bir özelliğini örnek almak zorundadırlar. Rowan'in örnek alınması gereken özelliği, verilen görevi sadakatle kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz tamamlayabilmek için tüm enerjilerini bir noktada toplamak disiplinidir.
Özetle, Garcia'ya gönderilecek mektubu almak, hemen götürmek için yola çıkmak ve mektubu Garcia'ya teslim ederek görevi kendinden beklenildiği güven düzeyinde tamamlamak sorumluluğu ve terbiyesidir.

General Garcia simdi yaşamıyor, fakat yeryüzünde başka Garcia'lar var. Ve o Garcia'lara gönderilecek başka mektuplar var. Çevremize baktığımızda ise, genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz ve umursamaz kişilerle karsılaşıyoruz.

Yönetici olarak görev yaptığınız iş yerinizde, varsayın ki altı yardımcınız var. Bunlardan birini çağırın ve kendisinden söyle bir istekte bulunun:

'Lütfen benim için ansiklopediye bakıp, Corregio'nun yaşamına ilişkin özet bir bilgi hazırlayın.' Yardımcınız size, 'Peki, efendim' deyip, bu görevi yapmaya hemen gidecek mi?
Boş yere umutlanmayın. Büyük bir olasılıkla böyle bir şey yapmayacak. Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak ve size, şu sorulardan birini ya da birkaçını soracaktır:
-O kimdir?
-Hangi ansiklopedi'den bakayım?
-Fakat bu görev benim sorumluluk alanıma girmiyor ki, efendim...
-Bismarck'ın yaşam öyküsünü istemiyorsunuz, değil mi?
-Bunu benden daha kıdemli bir arkadaş yapsa daha iyi olmaz mı, efendim?
-Yaşamı hakkında bilgi istediğiniz bu kişi halen yaşıyor mu, yoksa ölmüş mü, efendim?
-Acelesi var mi, yoksa elimdeki işi bitirdikten sonra yapsam olur mu?
-Ben ansiklopediyi bulup getirsem olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen kopya çekmemi mi istersiniz?
-Bu kişinin yaşamını niçin öğrenmek istiyorsunuz, efendim?
-Onun yaşam öyküsünde neyi vurgulamamı istersiniz?

Siz tüm bu soruları büyük bir sabırla yanıtlayıp, kendisinden bu bilgiyi niçin istediğinizi, onun bu bilgiyi nereden, nasıl bulacağını tane tane açıkladıktan sonra bile çalışma arkadaşınız, hiç kuşkum yok, kendi bölümüne gidecek ve kendi yardımcıları arasında 'Garcia'ya Mektup'u götürecek bir kişiyi aramaya çalışacaktır.

Bir stenograf ilanı için başvuranların onda dokuzu, ne imla kurallarını, ne de noktalama işaretlerini kullanmayı bilir. Daha da kötüsü, başvuruda bulunduğu is için bunların 'olmazsa olmaz' kurallar olduğunu aklına bile getirmez. Böyle bir kişi, Garcia'ya mektup götürebilir mi?

Benim yüreğim, evde olduğu zaman da, işten uzakta olduğu zaman da işini yapan adamdan yanadır. Garcia'ya götürmesi için kendisine verilen mektubu alıp, cebine koyan, fakat aptalca sorular sormayan adamdan yanadır. Uygarlık, işte bu çaptaki kişiler için uzun ve biraz da sıkıntılı bir soruşturma dönemidir.

O her kentte, kasabada, köyde ve her büroda, mağazada ve fabrikada vardır. Dünya, işte bu çaptaki kişilerin sorumluluk bilinci ve iş terbiyeleriyle ayakta durabiliyor. Tüm insanlık, evrimini biraz daha, biraz daha hızlandırabilmek için, tüm gücüyle, işte bu bilinç ve bu terbiyedeki, bu çaptaki kişiler için haykırıyor:
'Garcia'ya mektup götürecek kişilere gereksinimimiz var. Hem de en kısa sürede, her yerde ve her zaman...'

Hz. Musa & Hizir

CATEGORY: | 10 Mart 2010 Çarşamba
0
Birgun Israilogullari Hz. Musa'ya:
-ALLAH-IN en bilgili kulu kimdir, dediler.
Hz. Musa tereddut etmeden cevap verdi: Benim.
Hz. Musa bu sozunde haksiz degildi. Ancak Yuce Mevla'nin seckin bir peygamberi olarak "ALLAH bilir" demesi neticeyi Yuce Mevla'ya birakmasi ona daha cok yakisan bir davranis olurdu. Bu sebepledir ki ALLAH Teala vahiy melegini gonderdi ve Hz. Musa'nin kalbine su bilgi naksedildi.
-Ey Musa, benim senden daha bilgili kulum vardir.
Ve daha sonra su konusma gecti:
- Daha bilgin olan kulun kimdir ALLAH-IM?..
- Iki denizin birlestigi yerde, rast gelecegin bir adamdir. O kulum senden daha bilgilidir.
- Ey Rabbim, izin verirsen o kulunla gorusmek isterim. Onu nasil bulur ve tanirim?
- Zenbile tuzlanmis bir balik koy, yola cik. Nerede canlanirsa o kulumu da orada bulacaksin.
Hz. Musa, yaninda hizmetini goren delikanli ile yola cikti. Baligin canlandigini gorurse derhal haber vermesini sIkI sIkIya tesbih etti. Bir zaman gittiler. Deniz kenarina ulastilar. Sabahtan aksama kadar sIkI bir yuruyus yapmislar, iyisinden yorgun dusmuslerdi. Bir kayanin dibinde konukladilar. Genc adam yemek hazirligi yapmakla mesguldu. Zenbilde bulunan olu balik birden sicradi, kendini denize firlativerdi. Bir saniye icinde bu is olup bitivermisti.
Artik yolculuk sona ermisti. Buradan oteye gecilmeyecekti.
Ama delikanli biraz sonra yanina gelen Hz.Musa'ya bu haberi vermeyi unuttu. Tekrar yolculuk basladi. SIkI bir yuruyus onlari aciktirdi ve yordu:
- Getir yemegimizi, karnimizi doyuralim.
Delikanli birden hatirladi:
- Bak gordun mu dedi. O kayanin dibine kondugumuz zaman balik canlaniverdi. Ben de sana soyleyecektim, unuttum. Bu unutusa da baskasi degil, seytan sebeb oldu. Balik ise denizde bir delige girercesine yol tutup gidiverdi.
Hz. Musa heyecanlanmisti.
- Bekledigimiz iste o an idi. Hemen donuyoruz, dedi.
Donduler o kayanin yanina geldiklerinde kendilerini beklemekte olan bir adamla karsialstilar. Hz. Musa:
- ALLAH-IN sana ogrettiklerinden bir kismini da bana ogretmek uzere sana arkadas olabilir miyim?.. dedi.
- Sen benimle arakdaslik yapmaya tahammul edemezsin. Ic yuzunu bilmedigin meselelere nasil sabredebilirsin? Ey Musa, sen ALLAH-IN bildirdigi birtakim bilgilere sahipsin. Ben onlari bilmiyorum. Ben de ALLAH-IN bildirdigi birtakim malumata sahibim, sen de onu bilmiyorsun. Bundan dolayi benimle arkadaslik yapmaya tahammul edemezsin, dedi.
- InsaALLAH beni sabirli bir arkadas olarak bulacaksin. Senin hicbir isine karismayacak, karsi gelmeyecegim.
- Peki, eger benim arkadasim olacaksan ben aciklama yapip isin hikmetini anlatincaya kadar hic bir sey sorma!..
Bu teklif memnuniyetle kabul edildi. Beraberce yola ciktilar. Bir gemiye bindiler. Kendilerinden ucret alinmadi. Denize iyice acilmislardi. Adi Hizir olan adam, eline gecirdigi bir baltayi gemiye var gucuyle indirmeye basladi. Isin sakaya gelir bir tarafi yoktu. Aklini kacirmis da olamazdi. Boyle manasiz bir harekete tahammul edilemezdi.
- Sen gemidekileri suya bogmak icin mi gemiyi parcaliyorsun? Tehlikesi buyuk bir is bu..
Hazir manali bir bakisla;
- Benimle beraber bulunmaya tahammul edemezsin demedim mi sana?.. dedi.
Hz. Musa derhal verdigi sozu hatirladi.
- Unuttugum icin beni mazur gor. Muaheze etme. Arkadasligimizda bana gucluk cikarma.
Hizir bir sey demedi. Yola devam ettiler bu arada geminin kenarina bir kus kondu, marti ya da benzeri bir kus olmaliydi. Yuzerken gagasini suya daldirip cikarmisti. Hizir kusu gosterdi:
- Ey Musa dedi. Su kusu goruyor musun?
- Evet.
- O kus gagasini denize daldirip cikarinca bu denizden ne kadar eksilttiyse, iyi bilesin ki senin ve benim ilmim de ALLAH-IN ilminden ancak o kadarini ifade edebilir.
Ihtimal ki Hz. Musa'ya yaptirilan seyahatin agirlik merkezini de bu sozler ve bu hadise teskil ediyordu. Deniz yolculugu bitti. Beraberce yuruyorlardi. Oynayan cocuklara rastladilar. Hizir cocuklardan birini tuttu. Hemen öldürdü. Hz. Musa'nin icini bir korku kaplamisti. Boyle bir olay karsisinda da sessiz kalamazdi.
- Sucsuz yere bir cana kiydin ha?.. Vallahi gorulmemis bir is yaptin.
Hazir ona dondu:
- Sana benimle birlikte bulunmaya dayanamazsin dememis mi idim, dedi.
Hz. Musa tekrar ozur diledi.
- Sayet bundan sonra sana bir sey sorarsam artik benimle arkadas olmama konusunda mazur sayilacaksin, dedi.
Yine gittiler. Uzunca yorucu bir yolculuk yaptilar ve iyisinden aciktilar. Ulastiklari koy halkindan ekmek istediler. Fakat kimse onlari misafir etmek istemedi. Bu arada yikilmak uzere olan bir duvarin yanindan geciyordu. Hizir eliyle dokundu, duvar duzeliverdi. Aclik beynine vurmus duurmda bulunan Hz. Musa dayanamadi:
- Istesen bu duvari duzeltmeye bir ucret alabilirdin, (hic olmazsa karnimizi doyurmus olurduk) dedi.
Hizir, Hz. Musa'ya:
- Iste bu bizim ayrilmlamiz demektir ey Musa!.. Artik sana sabredemedigin hadiselerin aslini ve esasini anlatacagim.
- O gemi denizde is goren yoksullarindi. Otelerinde de saglam olan her gemiyi alip zapteden bir melik vardi. Istedim ki gemiyi kusurlu hale getireyim ve padisah onu almasin.
Oglana gelince onun anasi da babasi da iman etmis kisilerdi. Bunun icin onlari bir azginlik ve kafirlik burumesinden endise ettik de ondan oldurduk. Istedik ki Rabb'leri onun yerine adha temiz, daha merhametli olan bir cocuk versin. Duvara gelince o sehirde bulunan iki yetim cocuga aid idi. Altinda da o cocuklara ait bir define bulunuyordu. Babalari iyi bir adamdi. Rabb'in diledi ki cocuklarin ikisi de olgunluk cagina ulassin, definelerini cikarsinlar. Bu da Rabb'inden gelen bir merhamettir. Ben bunlari kendiligimden yapmadim. Iste sabredemedigin seylerin asli ve esasi budur. *
Hz. Hizir'la arkadasligi burada noktalanan Hz. Musa'nin hizmetini goren genc bu yolculukta bulunmamis, ayrilmistir. Cunki Kur'an'da olay anlatilirken hep "ikisi gittiler" denilmektedir.
* bk. Kehf Suresi, 18/60-82, Buhari, Enbiya, 27, c. 4/127

Prof. Dr. Ahmet Lütfi Kazanci

İşte dünyanın ilk AMOLED ekranlı elektronik pasaportu

CATEGORY: |
0

Elektronik devlet (e-devlet) uygulamaları tüm dünyada hızla yaygınlaşıyor. Başta kimlik kartı ve sürücü belgesi olmak üzere resmi pek çok belgenin elektronik versiyonları üzerinde çalışıladursun, bunlara yeni bir seçenek daha ekleniyor. Almanya merkezli Bundesdruckerei firması, dünyanın ilk AMOLED ekranlı elektronik pasaportunu (ePasaport) tanıttı. CeBIT 2010 fuarında gösterilen pasaport, Samsung tarafından geliştirilen ultra-ince tasarımlı AMOLED ekran kullanıyor ve bu sayede pasaport sahibinin fotoğrafı, ekran üzerinde görüntülenebilir.

Henüz detayları açıklanmayan ve yakın zamanda da hayatımıza girmesi beklenmeyen ePasaport ile vize başvurularındaki yeni fotoğraf gereksiminin ortadan kalkması da beklenebilir. 

İnternette 'karşılaştırmadan' alış veriş yapmayın

CATEGORY: |
0
İnternet üzerinde aktif olarak fiyat taraması yaparak, bunları anlık olarak listeleme ve karşılaştırma olanağı sunan, online alışverişle birlikte doğan ve büyüyen karşılaştırma siteleri, tüketicinin nabzını tutuyor.

Finansal krizin de insanları tasarrufa yöneltmesiyle, tüm dünyada online karşılaştırma sitelerine olan ilgi arttı. Türkiye'de de fiyat karşılaştırma modeli, internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte ciddi talep görmeye başladı.

AA muhabirinin, kullanıcıların banka kredileri, sigorta, internet servisleri ve GSM tarifeleri olmak üzere 4 ana başlık altında hizmet karşılaştırması olanağı sunan Enuygun.com verilerinden elde ettiği bilgiye göre, Türkiye'de en çok ihtiyaç kredisi araştırılıyor. Toplam kredi araştırmalarının yüzde 44'ünü ihtiyaç kredisi aramaları oluşturuyor. Bunun yüzde 37 ile konut/mortgage kredisi, yüzde 19 ile de taşıt kredisi takip ediyor.

Tüketici kredilerinde talep edilen ortalama miktar ise 6.000-10.000 lira arasında. Konut kredilerinde talep edilen ortalama miktar ise 30.000-60.000 lira. Konut kredilerinde aranan ortalama vade ise 93 ay.

Karşılaştırma yapan kitlelerin yaklaşık yüzde 80'i ihtiyaç kredisine online başvuruyor. Daha uzun süreli değerlendirmeyi gerektiren konut kredisi başvurularında bu oran yüzde 50 seviyesinde.

Konut kredisi şehir analizlerinde ilk sırayı yüzde 24 ile İstanbul alıyor. Bunu Ankara, İzmir, Antalya, Bursa ve Kocaeli izliyor.


-ADSL BAĞLANTISINDA HIZ ÖNE ÇIKTI-

İnternet ADSL bağlantısında öncelikli tercihlere bakıldığına ise kullanıcı açısından son dönemde hızın önem kazandığı ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz sene en çok 1 megabitlik hızlar araştırılırken, şu an 4 ve 8 megabitlik hızların ciddi ağırlıklı olduğu görünüyor. Kullanıcıların yüzde 70'i 4 ve üzeri hızlardaki bağlantıları araştırıyor.

Veriler, GSM kullanıcılarının çok büyük bir kısmının kendilerine uygun bir tarife kullanmadığını ortaya koyuyor. Enuygun.com ziyaretçilerinin yüzde 80'i kendi tarifelerinden farklı bir tarifenin kendilerine daha uygun olduğunu tespit ediyor.

-''KURUMLAR KARŞILAŞTIRMAYA SICAK BAKIYOR''-

Enuygun.com Genel Müdürü Çağlar Erol, Enuygun.com'da finansal servisler odaklı bir karşılaştırma yaptıklarını, siteye gelen ziyaretçilerin, banka ihtiyaç ve konut kredileri, kasko ve zorunlu trafik sigortası, ADSL ve fiber internet bağlantıları ve cep telefonu tarifelerini karşılaştırma olanağı bulduklarını belirtti.

Bu servisin, ziyaretçilere tamamen ücretsiz olarak sunulduğunu ifade eden Erol, ''Eğer bu kurulan iletişimin ardından, kullanıcı bankaya kredi başvurusu yapar ve krediyi kullanırsa, banka bu tanıtım olanağını sağladığımız için bize bir ödeme yapıyor. Yani biz gerçekleşen kullandırıma bağlı bir reklam/tanıtım olanağı sunuyoruz. Benzer şekilde, eğer bir ADSL tarifesi, Enuygun.com'da yapılan bir karşılaştırmanın ardından satılırsa, ADSL şirketi bize bir ödeme yapıyor. Böylece son kullanıcıya hiçbir masrafı olmadan, etkili ve verimli bir reklam ortamı sunmuş oluyoruz'' dedi.

Çağlar Erol, kurumların genel olarak karşılaştırmaya sıcak baktıklarını da söyledi.

-''VERİLERİN GÜNCELLİĞİ 'ROBOT' YAZILIMLA TAKİP EDİLİYOR''-

Verilerin güncelliğini korumak için dikkatli bir çalışma yürüttüklerini ifade eden Erol, ''Enuygun.com'da veriler, çoğunlukla şirketlerin internet sitelerinden, 'robot' denilen bir tür yazılım aracılığıyla takip ediliyor. Bu robot, günde 20 kez bankaların, servis sağlayıcıların ya da GSM şirketlerinin internet sitelerini ziyaret eder ve ilgili sayfalarda bir değişiklik olup olmadığına bakar. Bir değişiklik olması durumunda ise hemen Enuygun.com ekibinden ilgili kişiye bilgi gider. Güncellemeler hemen manuel olarak gerçekleştirilir. Bunun dışında çalıştığımız bankaların kredi bilgilerinde güncellemeler olduğunda bizi doğrudan bilgilendirirler'' dedi.

Finansal hizmetler karşılaştırma alanında ciddi bir potansiyel gördüklerini belirten Erol, Türkiye'de toplam tüketici kredilerinin 2002'den beri tam 5 kat arttığını, bu artışın önümüzdeki yıllarda da süreceğini öngördüklerini kaydetti.

-''BİR YIL İÇİNDE ŞİRKETE YENİ BİR ORTAK GELEBİLİR''-

Sitelerini geçen sene aylık 100 bin kişi ziyaret ederken, bu yıl aylık ziyaretçi sayılarının 300 bine çıktığını söyleyen Erol, uçak bileti karşılaştırmasını da bir ay içinde hayata geçireceklerini bildirdi.

Daha önce Türkiye'nin ilk online iş çevresi edinme ve geliştirme platformu cember.net'i kurduklarını ve bunu Almanya merkezli global networking platformu Xing'e 4,3 milyon avroya sattıklarını anlatan Erol, Enuygun.com'un ise Hamburg merkezli R2 Internet GmbH ile ortak projeleri olduğunu belirtti.

Çağlar Erol, ''Ortağımızın payı yüzde 60. Bir yıl içinde şirkete yeni bir ortak gelebilir. Bir kaç yıl içinde tamamen de satış olabilir. Dünyada örnekleri yaşandı. Ben internet girişimcisiyim. Yaptığım iş, internet projelerini kurup büyütmek. Şirketleri mutlak satmak için yola çıkmıyoruz ama olursa da satarız'' şeklinde konuştu.

Doğuma hazırlık eğitimi alan anne kendini daha güçlü hissediyor

CATEGORY: |
0

İlk kez hamile kalan ve bebeğin doğması için gün sayan anne adayları, ne yaşayacaklarını bilmedikleri için bebeğe kavuşacak olmanın mutluluğuyla beraber endişeyle karışık korkular da yaşıyor.

"Acaba doğumum nasıl geçecek, neler yaşayacağım, çok canım yanacak mı, doğum sırasında bebeğim zarar görür mü?" gibi onlarca soru, zihinlerini kemirip duruyor. Çevreden duyulan olumlu olumsuz birçok bilgi, yapılan yorumlar, tavsiyeler zihin karışıklığını artırmaktan başka işe yaramıyor. Çünkü her doğum tecrübesi kişiye özel. Ağrı hissinin göreceli olması gibi, neyin kolay neyin zor olacağı da tamamen kişisel algılarla ilgili. Bununla birlikte, uzman hekimlerin ve doğum koçlarının düzenlediği doğuma ve bebeğe hazırlık hakkında bilgi veren eğitim programları, anne adaylarını doğru bilgilendirme ve bilgi karmaşasından kurtarma anlamında faydalı oluyor. Sema Hastanesi'nin düzenlediği 4 haftalık 'Doğuma ve bebeğe hazırlık kursu'na katılan anne adayları, eğitimin sonunda kendilerini doğuma daha hazırlıklı hissettiklerini ve kendilerinde doğal bir doğum yapma gücünü keşfettiklerini ifade ediyorlar.

Doğum koçları Başak Kutlu Akay ve Nur Sakallı, 4 hafta
boyunca anne adaylarına hamilelik sürecini ve doğum aşamalarını anlattı. Doğumun nasıl gerçekleştiği, doğumu kolaylaştıran etkenler, korku ve stresin doğuma etkisi, doğumun yaklaştığının nasıl anlaşılacağı, hastaneye gitme zamanı, o gün yaşanacak her aşamada rahatlama yolları, doğumda ağrı hissi ve bununla baş etmekiçin kullanılacak doğal yöntemler, nefesin doğru kullanılması, eşin doğumdakidesteği, bebek doğduğunda neler olacağı, ebeveyn olarak hayatlarının nasıl değişeceği, lohusalık dönemi ve emzirme gibi birçok başlıkta bilgi verdiler.
Ayrıca her dersten önce bir saat hamilelik egzersizleri yaptırdılar. Görsel materyallerle destekli ve bebek maketiyle uygulamalı gerçekleşen eğitimlere
katılan anne adayları ve eşleri, doğuma daha bilgili ve hazırlıklı girecekler.

"Normal doğuma cesaretim arttı"

Derya Yıldız (28 yaşında):
"Hamileliğimin son haftasındayım. İlk hamileliğim olduğu için hamilelik sürecini
ve doğumun nasıl olacağını çok merak ediyordum. Çevreme sordum, internetten
okudum ama bilen birine sorarak karşılıklı konuşmak daha iyi geldi. Hem
bilgilerim pekişti hem bilmediklerimi öğrendim. Çevremde herkes sezaryen olmamı öneriyor. Çekeceğim ağrıları düşünerek sezaryen olmayı planlamıştım. Ancak şimdi normal doğumu denemeye karar verdim. Önce doktorum normal doğuma ikna etti beni.
Sezaryenin bir doğum şekli olmadığını, bir ameliyat olduğunu öğrendim.

Eşi Osman Yıldız: Eşim acı çekmesin diye sezaryeni destekliyordum. İlk
gün yönelttiğimiz soruların çok saçma olduğunu şimdi görüyorum. 'Acıdan bayılır
mı?' diyordum mesela. Bilmediğim birçok şeyi öğrendim. Doğuma girip eşime destek olmayı da istiyorum.

"Sezaryenin de bir ihtiyaç olabileceğini gördüm"

Seda Çiftçioğlu (28 yaşında): Son haftadayım, doğumu bekliyorum. Normal
doğumu çok istiyorum. Çok korkuyorum ama sezaryene nazaran benim ve bebeğim için daha iyi olduğunu düşünüyorum. Korkum azalmadı ama egzersizler ve öğrendiklerim, bu düşüncemi pekiştirdi. Ancak bununla birlikte gerekirse sezaryenin de benim ve bebeğimin hayatı için bir ihtiyaç olabileceğini kabul ediyorum artık. Bir sorun çıktığında doktorum sezaryen yapılması gerektiğini söylerse paniklemem, çünkü ihtiyaç dahilinde insan hayatını kurtaracak bir yöntem olduğunu gördüm. Burada öğrendiklerimi eşime de anlattım. O da doğum için yanıma gelen kayınvalideme anlatıyor. Stres yaptığım zaman beni motive etmeye çalışıyor, destek oluyor.

"Sezaryen olanların sıkıntılarını da gördüm"

Esma İnan (22
yaşında): 23 haftalık hamileyim. Açıkçası normal doğumdan bir hayli korkuyorum.
Herkes çok zor olduğunu söylüyor. Herkes sezaryene yöneldiği için ben de öyle
düşünüyordum. Burada, hamilelik ve doğum sürecinde her şeyin doğal olarak
gerçekleştiğini öğrendim. Biraz daha rahatladım. Normal doğum yapabileceğime
inanmaya başladım. Allah'ın izniyle sorun çıkmazsa yapabilirim sanıyorum. İki
ablam da sezaryen oldu. Onların yaşadığı sıkıntıları da gördüm. Kendimi çabuk
toparlayıp bebeğimle daha güzel ilgilenmek istiyorum.

Eşi Yavuz İnan:
Eşimin buraya gelmesine çok mutlu oldum. Ben de bütün derslere katıldım. Eşime
destek olmak istiyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. Çok şey öğrendim. En
başta korktuğumuz şeylerin daha rahat olabileceğini fark ettik. Doğumda da
yanında olacağım.

Aile toplantıları çocuklarda aidiyet duygusunu geliştiriyor

CATEGORY: , |
0
Çocuk gelişim uzmanları, çocukların duygu ve düşüncelerini dile getirmesi, isteklerini ifade etmesi ve aile birlikteliğinin, muhabbet ortamının oluşturulması için aile toplantılarının gerekli olduğunu ifade ediyor. Pedagog Adem Güneş, toplantı sayesinde çocuklarda 'aidiyet' duygusunun geliştiğini söylüyor. Aile fertleri, birbirlerinin öncelik konularını tanıyor. Kimin, neyi, ne kadar önemsediği su yüzüne çıkıyor.

Günlerden perşembe, saat 20.00'ye geliyor. Telli ailesinin evinde diğer günlerden farklı bir hareketlilik var. Rümeysa Hanım yemek masasına çerezleri, çayları ve o güne özel hazırladığı ikramları yerleştiriyor. 2 yaşındaki kızı Berra Betül taşıma işinde ona yardım ediyor. Sinan Bey, gündem notlarına bakıyor. Hazırlıklar tamamlanınca 7 yaşındaki Yusuf Enes'in de masadaki yerini almasıyla çok önemli bir toplantı başlıyor. 4 kişilik Telli ailesi her perşembe bu saatte karşılıklı oturup, geçen hafta neler yaptıklarını, gelecek günler için planlarını, bir haftalık yemek menüsüne varıncaya kadar kendilerini ilgilendiren her şeyi konuşuyor. Evin düzenini sağlamak için koydukları kurallara uyulup uyulmadığını kontrol ediyor, yeni kararlar için oylama yapıyor ve birbirlerinin duygularını, yorumlarını dinleyerek sohbet ediyorlar. Altı ay önce Rümeysa Hanım'ın zorlamasıyla başladıkları aile toplantılarını artık iple çekiyor tüm aile fertleri.

Çocuk gelişim uzmanları, çocukların duygu ve düşüncelerini dile getirmesi, isteklerini ifade etmesi ve aile birlikteliğinin, muhabbet ortamının oluşturulması için aile toplantılarının çok gerekli olduğunu ifade ediyor.

Pedagog Adem Güneş, toplantı sayesinde çocuklarda 'aidiyet' duygusunun geliştiğini söylüyor. Güneş'e göre, çocuk, içinde bulunduğu aileye ve orada konuşulan konulara katkı sağladıkça kendi ailesine bağlılığı pekişiyor. Serbest ve herkesin eşit kabul edildiği bir ortamda düşüncelerini rahatça ifade edebilmenin verdiği 'kişilik gelişimini' yaşıyor. Problem çözme yeteneği geliyor. Aile fertleri, toplantılarda birbirlerini ve birbirlerinin öncelik konularını tanıyor. Kimin, neyi, ne kadar önemsediği su yüzüne çıkıyor. Ailelerin temel sorunu olan aile içi kurallar toplantı heyeti tarafından ve oybirliği ile oluşturulmaya çalışılıyor. İlk zamanlar Sinan Bey'e çok da önemli gelmemiş toplantı yapmak. Gerekli olmadığını, işe yaramayacağını düşünmüş, hatta 'siz konuşun ben kabul ederim kararlarınızı' gibi bir tavır takınmış. Rümeysa Hanım'ın kararlı tutumu sayesinde devam etmişler ve kurallar yerleştikçe ev içinde yeni bir düzen oluşmuş. Aile toplantısının ebeveynler için de olgunlaştırıcı bir süreç başlattığını ifade eden Sinan Telli, aynı çatı altında yaşamanın aile olmak için yetmediğini, ailenin bir eğitim yuvası olduğunu fark ettiklerini söylüyor. Çünkü toplantılarda kendi sorunlarını da çözmeye başlamışlar. Rümeysa Hanım, özel bir dershanede idareci olan eşinden izin günlerinde cep telefonlarını tamamen kapatmasını istemiş. Sinan Bey buna itiraz edince, ara çözüm olarak zil sesinin kapatılmasında anlaşmışlar. Ayrıca, çocuklar varken şiddet içerikli program izlememe kararı aldıkları için Sinan Bey çok sevdiği Kurtlar Vadisi'nden vazgeçmek zorunda kalmış.

Yatmadan önce tuvalete gitmeyi reddettiği için 6 yaşına kadar gece altını ıslatan Yusuf Enes, toplantıda alınan karar üzerine tuvalet alışkanlığı kazanmış. Ayrıca, dişlerini fırçalaması, vaktinde uyuması, ödevlerini yapması ve toplantıda kendisinin de kabul ettiği yemekleri yemesi anne-babası için büyük kazanç olmuş. Bir hafta boyunca toplantıda isteyeceği şeylerin listesini çıkaran Yusuf Enes de ilk olarak tarhana çorbasından kurtulmuş.

Yapacağınız aile toplantısında usul ve üslup nasıl olmalı?

Pedagog Adem Güneş, aile toplantılarında usul ve üslubun nasıl olması gerektiğini şöyle anlatıyor:

Aile toplantıları haftada bir defa ve belirli bir saatte olmalı. O vakitte başka bir aktivite planlamamalı.

Toplantının doğal başkanı 'baba'dır.

Toplantıya dahil olma ve oy kullanma yaşı 'yedi'dir. Yedi yaşından küçük çocuklar isterse sadece bulunmak için katılabilir.

Kararlar oybirliği ile alınmalı. Oybirliği oluşmazsa anlaşma yoluna giderek ortak bir nokta bulunmalı.

Toplantıda göreceli olarak herkes eşittir. Herkes düşüncelerini dile getirmekte özgürdür. Kimsenin kimseyi küçük düşürmeye ve hor görmeye hakkı yoktur. Çocuk da olsa anlatacağı konu bitmeden müdahale edilmemelidir.

Toplantıda alınan kararlar sadece bir kişiye yönelik olmamalı, hedef olarak sadece çocuktan beklentilere dönüşmemeli. Anne-baba bir olup çocuğundan beklentilerini sıralamamalı.

Toplantı sırasında cep telefonları, televizyon ve dikkat dağıtıcı her şey kapalı olmalı.

Kararlar bir deftere not alınmalı ve sonraki haftalarda takip edilmeli.

Ar-Ge Nedir?

CATEGORY: |
0
Araştırma ve Geliştirme” bir şirketin bilim adamları ve mühendisler istihdam etmek suretiyle, şirketin çalışma alanı doğrultusunda bilim ve teknolojiyi yeni ürünler, prosesler ya da hizmetler geliştirmede kullanmak üzere yaptığı çalışma ve faaliyetleri anlatmak için kullanılan yaygın bir terimdir. ArGe’nin başlıca görevi teknolojik gelişmeleri kullanarak şirketin kar edebilirliğini sürekli olarak yenilemek ve artırmaktır. Yenilikçi düsünce, degisim ve gelisim, yeni teknolojiye sahip olmak rekabette üretim verimi, fiyat, reklam ve pazarlama kadar önemlidir.

ArGe'nin Dogasi ve Zihinsel Sermaye
Kimsenin bilmedigini yapmayi hedefler. Bu nedenle riskli bir çalismadir, olasiliklar üzerine yürütülür. ArGe yöneticileri çok miktarda basarisiz sonuca hazirlikli olmalidirlar.
Günümüzde yeni teknoloji gelistirmek, yani “zihinsel sermaye yaratmak” parasal sermaye yaratmaktan çok daha önemli ve zordur. Zihinsel sermayenin gelistirilmesinde ise ana rolü ArGe oynar.
ArGe için Ne Kadar Yatirim Yapilmalidir?
ArGe Harcamasi/ Sirketin Toplam Geliri = Yeni ürün basina yapilan ArGe masrafi / Yeni ürünün sirketin Toplam Gelirine katkisi
ArGe'nin Tarihsel Gelisimi

ArGe kavraminin tarihsel gelisimi 3 kusakta ele alinabilir:
1. Kusak ArGe: 1950-60’li yillar,
2. Kusak ArGe: 1970-80’li yillar,
3. Kusak ArGe: 1990 ve sonrasi
ArGe'nin Sirket Içindeki Görevleri
ArGe’nin görev ve faaliyetleri, içinde bulundugu sirketin çalisma alani ve ekonomik sartlari ile dogrudan ilgilidir.

ArGe’nin 3. Kusak uygulamalarina göre, baslica görevleri sunlardir:
1. Artimli ArGe çalismasi,
2. Radikal ArGe çalismasi,
3. Temel ArGe çalismasi,
4. Uygunluk çalismasi,
5. Müsteri destek çalismasi.
ArGe Çalismalarinin Mali Açidan Degerlendirilmesi
Uygunluk çalismasi: Kaçinilamayan genel masraflardir.
Müsteri destek çalismasi: Satis masraflari kalemine dahil edilir.
Artimli ArGe çalismasi: Bu çalismadan istifade edecekler tarafindan ödenecektir.
Radikal ArGe çalismasi: Sirketin uygun miktarda kaynak ayirmasi gereken faaliyetlerdir.
Temel ArGe çalismasi: Bu da sirketin yeni projelerle yasamini devam ettirebilmesi için gerekli olan sabit bir masraftir
ArGe harcamalarinin mali açidan geri kazanilmasi ancak sirketin yaptigi islerin bir bütün halinde degerlendirilmesi ile mümkün olacaktir.
Sirket Organizasyonunda ArGe'nin Yeri
ArGe fiziksel olarak sirketin fiili aktivite sahasinin ne çok uzaginda ne de çok yakininda olmalidir.

ArGe Çalisanlarinin Karakteristik Özellikleri
Çogunlukla çok iyi egitim almis ve bir disiplinde profesyonellesmis mühendis ve bilim adamlaridirlar.
Ancak genellikle “Yöneticilik” konusunda ne yeterli bilince ne de egitime sahiptirler. Sahip olduklari kendine güven duygusu, onlari daha bagimsiz ve kendi tercihleri dogrultusunda çalisma yapmaya yönlendirir.
ArGe çalisanlari konularinda uzmanlastikça zamanla maddi tatminsizlik hissederek yöneticilik türü islere yönelirler. ArGe’de kalifiye elemanlardan daha çok istifade edebilmenin tek yolu onlari tatmin edici sekilde ödüllendirmektir.
Bagimsiz ArGe Yapilanmasina Duyulan Ihtiyaç
Endüstride son yillarda temel ArGe faaliyetlerinin ücret karsiliginda bagimsiz ArGe laboratuvarlarina yaptirilmasi egilimi güç kazanmaktadir.
Bagimsiz ArGe’ler, her bir anlasma sonunda hem müsteri memnuniyetini hem de kar etmeyi hedeflerler. Dünya çapinda faaliyet gösteren sirketler ise bulunduklari dalda bir numara olmayi hedeflerler.
Temel Konularda Arastirma Yapma Problemi
Teknolojinin temellerine inerek arastirma yapmak hem pahali, hem uzun vadeli amortisi riskli hem de elde edilecek sonuçlardan baskalarinin da istifade etme sansi olmasi nedeniyle çok zordur.
Bu sorunun asilmasi için bir çözüm, arastirmayi yapanlar ile bu arastirma sonuçlarini kullanacak olanlarin biraraya getirilmesidir. Böylelikle ileride olmasi muhtemel teknolojik, ekonomik ve sosyal gelismelerin uzman bakisi ile tahmin edilmesi daha kolay olacaktir.
Kapsamli ve Sistematik bir "Toplam Tasarim" Yaklasimina Duyulan Gereksinim
Problemlerin ayri ayri mühendislik dallari tarafindan dogru teshisi ancak çözüm sürecindeki eksik ve yanlislar,
ArGe bulgularinin iyi bir yönetim rehberliginde degerlendirilememesi,
“Toplam tasarim” stratejisi, ayni paralelde arastirmalarini yürüten bütün tasarim ve ArGe departmanlarini, hepsinin ortak odak noktalari olan “ÜRÜN”de bulusturmayi ve sistematik bir ürün gelistirme süreci olusturmayi hedefleyen bir yaklasimdir.
Hedef ve Kapsam:

HEDEF: Detayli tasarim asamasina geçmeden önceki piyasa arastirmasini kendine girdi alan ve mühendislik tasariminin baslangici olan “ön-uç tasarimi” asamasindaki tasarim yönetimine rehberlik etmek.

KAPSAM: Üretilecek “Ürünün ve statüsünün tesbiti”, “Ürün Tasarim Sartnamesinin Hazirlanmasi” ve gerekli tüm “Tasarim disiplinlerinin” ele alindigi, “Ürün odakli ve sistematik” bir tasarim sürecinin ortaya konulmasi.

"Ürün Statüsü"nün Tasarim Yönetiminde Önemi
Tasarim sürecinin dogru sekilde yönlendirilebilmesi için ürün statüsünün ve sirketin hangi statüde ürünler için daha elverisli oldugunun belirlenmesi gerekir.
Ürün statüsünün bilinmesi eldeki imkanlarin optimum sekilde kullanilmasini saglar, gerekmeyen yerlere kaynak israfini önler.
Ürün statüsünün bilinmesi, sirketin üretime dair gelecege yönelik dogru planlar yapmasina yardimci olur.
Piyasa Arastirmasinin Tasarim Yönetimindeki Yeri
Dogru bir piyasaya ve iyi tesbit edilmis bir ihtiyaca cevap verecek bir ürün için iyi bir piyasa arastirmasi sarttir.
Piyasa arastirmasi süresince elde edilen, insanlarin bir ürünü digerine tercih etme sebeblerinin çogu toplam tasarim süreci içerisinde tasarlanabilir özelliklerdir:
Güvenilirlik
Kalite
Emniyet
Dayaniklilik
Kolay bakim
Ergonomi • Statü
Marka
Performans
Estetik-Moda
Ek özellikler
Konfor • Kredi politikasi
Ulasilabilirlik, teslim hizi, etkin dagitim
Kanuni ya da alisilmis standartlara uygunluk
Boyut
Paketleme
Satis sonrasi servis agi • Çevreyi kirletmeme
Farkli ortamlarda kullanilabilme
Raf ömrü
Kolay kurulma
Yasal düzenlemeler

NEDEN IYI BIR TASARIM YÖNETIMI GEREKLIDIR?
Sayica artan üretim ve ürünlerde çesitlilik,
Bilinçlenen tüketici,
Globallesmenin de etkisiyle yükselen rekabet,

Rekabet edebilme gücünü en üst düzeye çikarmanin birinci sarti iyi bir tasarim yönetimi ile daha iyi bir ürün tasarlamaktir.
Iyi bir tasarim yönetimi pazarlamayi, tasarimi ve üretimi bir arada düsünerek programlarini yapar.
Ürün Tasariminda Basari ve Basarisizlik Nedir?
“Basarisiz bir ürün, üreticisinin beklentilerine piyasada cevap veremeyecek durumda kalan üründür”.
“Basarili bir ürün ise, belirlenen süreyi ve maliyet sinirlarini asmadan, organizasyonun is akisini bozmadan, hedeflenen performans seviyesini yakalayarak ve müsteri tarafindan kabul görerek sirketin hedeflerini gerçeklestiren üründür”.
Basarisizlik Nerede Baslar?

Basarisizligin Sebebleri Nelerdir?
Eksik piyasa arastirmasi
Piyasa sartlarini dikkate almama
Etkin bir proje seçme ve degerlendirme sistemine sahip olamama
Yanlis proje yönetimi
Yaratici fikirlere sahip olamama
Yeniliklere açik olmama

Ürün Statüsü Nedir?
Ürün Statüsü kavrami bir ürünün tüm kavramsal tasariminin gerçekten statik (duragan) mi, geçici olarak statik mi, yoksa dinamik (degisen) mi oldugunu anlatmak için kullanilmaktadir.
Statik ürünlerin tasarim ve üretimiyle ugrasan firmalara statik firma denmektedir. Eger bir firma bulusa ve yenilige dayanan dinamik ürünler üretiyorsa, dinamik bir firmadir.

Statik ve Dinamik Ürün
Dinamik ürünler için “bulus”, “radikal”, “hizli”, hatta “yüksek teknoloji” gibi kavramlar kullanilirken; statik ürünler için “gelisen”, “hakim”, “olgun”, “yavas”, “geleneksel” gibi kavramlar kullanilmaktadir.
Statik ürünlerin ilk sartlarina bakilarak geleceginin tahmin edilmesi kolaydir. Dinamik ürünlerin ise oldukça degisken ve kestirilemeyen sartlari vardir.
Statik ürünün tasarimi yavas yavas, artimli gelistirilir. Kavramsal tasariminin degismesi söz konusu degildir. Dinamik bir ürünün tasarimi, kavramlarda radikal degisiklikler içeren buluslara dayanarak degisir.

S-EGRISI

a: Statik Ürün, b: Dinamik ürün
Neden Ürün Statüsüne Bakilmalidir?
Sirketin kaynaklarini gerektigi yerlerde ve maksimum verimlilik meydana getirecek sekilde kullanmasi için,
Ürün statüsündeki degisiklikleri önceden tahmin ederek gerekli tedbirleri almasi, fizibilite analizleri, adaptasyon programlari ve gerekli yönde yatirimlari yaparak kendini yeni duruma hazirlamasi için gereklidir.

Intel çarpan kilidi açık ekonomik işlemciler planlıyor

CATEGORY: | 7 Mart 2010 Pazar
0

Masaüstü sistemler için hazırladığı güncel işlemci modellerinin tamamını 200 doların altında bir fiyatlandırma ile kullanıma sunan AMD, hız aşırtma tutkunları ve yüksek performans meraklıları için çarpan kilidi açık Black Edition işlemcilerini de modeline göre 100 dolar seviyesinden başlayan fiyatlarla sunuyor. FX serisi işlemcilerinden sonra strateji değiştirerek hemen her fiyat segmenti için çarpan kilidi açık modeller hazırlamaya başlayan AMD'nin aksine Intel cephesinde ise, çarpan kilidi açık işlemcilerin yüksek maliyetli Extreme Edition serisi altında konumlandırıldıklarını görüyoruz.

Black Edition serisi işlemcileriyle birlikte yüksek satış rakamlarına ulaşan hatta çekirdek aşırtma uygulamasıyla anakart satışlarına da hız kazandıran AMD'ye karşı Intel'in de hazırlık içerisinde olduğu biliniyor. Hatırlanacağı üzere firma geçtiğimiz Ağustos ayında çarpan kilidi açık Pentium E6500K işlemcisini, pilot bölge olarak Çin pazarında satışa sunmuş ve programın hedeflenen şekilde sonuçlanması halinde yeni modellerin küresel ölçekte satışa sunulabileceğine işaret edilmişti. Gelen son bilgilere göre Intel, LGA1156 formundaki Core i3/Corei5/Core i7 ailelerine çarpan kilidi açık modeller ekleyebilir.

Intel'in çipset çalışmalarından sorumlu pazarlama yöneticisi Steve Peterson açıklamasında, firmasının çarpan kilidi açık maliyet odaklı işlemciler için uzun süredir çalışma içerisinde olduğunu ve LGA1156 platformuna, çarpan kilidi açık modellerin katılabileceğini belirtti. Henüz model bazında detaylı özellikler açıklanmış olmasa da yeni işlemciler şimdiden heyecanla bekleniyor zira 32nm üretim teknolojisiyle hız aşırtma çalışmalarına yeni bir boyut kazandıran ve termal anlamda ciddi kazanımlar sunan Core ix serisi, çarpan kilidi açık ekonomik modellerle daha fazla sayıda kullanıcıya ulaşacak gibi görünüyor.

Üniversite Öğrencilerinin Dikkatine!Ulusal Mühendislik Yarışması Geliyor!..

CATEGORY: , , | 3 Mart 2010 Çarşamba
0
BU YARIŞMA SADECE MÜHENDİSLİK ÖĞRENCileRİ İÇİN DEĞİLDİR!!!

Ege Üniversitesi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesi
Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Eğer bu üniversitelerin herhangi bir tanesinde lisans öğrencisi iseniz mühendislik yarışmasına katılmaya hak kazandınız demektir


İTÜ Mühendislik Yarışması 11-12 Mart 2010(www.bestistanbul.org)
ODTÜ Mühendislik Yarışması 20 Mart 2010(www.bestankara.org)
Yıldız Mühendislik Yarışması 22-23 Mart 2010(www.best.yildiz.edu.tr)
Ege Mühendislik Yarışması 26-28 Mart 2010(www.bestizmir.org)



İzmir in posteri:


Yarışmacılarda aranan nitelikler:

-Analitik Düşünme Yeteneği
-Pratik Zeka
-Yaratıcılık
-Yenilikçi ve Ekonomik Çözümler
-Zamanı ve Materyalleri Verimli Kullanma

Peki bu yarışma nasıl olacak
Herhangi bir ön hazırlık yok(önceden sizden bir proje istemiyoruz)
4 kişilik takımlar halinde(farklı bölümlerden takım oluşturmanız sizin yararınıza)
İçerik=>bilgilendirme=> Çözüm(içeriği veriyoruz,sizi konu hakkında bilgilendiriyoruz,sizden çözümü istiyoruz)


İki Kategori
Case Study (Durum Analizi)
Team Design (Takım Tasarımı)




Yarışma 2 kategoride olacak ve 1 gün içerisinde projeler tamamlanacak...


Team Design;
-Mühendislik Tasarımı (size verilen içerikle somut bir proje ortaya koymanız istenecek)
-Reel Problem(bu sorun firmaların gerçek sorunlarıdır)
-Yenilikçi, Ekonomik ve İşlevli(çözümünüz bu maddeleri içermeli)
-Çalışabilirlik Testi

Case Study;
-Soyut Proje(size verileccek sorunu en detaylı şekilde açıklamanız istenecek)
-Olası bir duruma karşı en iyimser ve gerçekçi çözüm
-İyileştirme planı
-Görsel Sunum(sunumunuz görselliğe de dayanacak)



Yarışmalar Avupa da her yıl yapılmaktadır.Ancak Türkiye de ilk defa düzenlenen yarışmaya İzmir ev sahipliği yapmaktadır.
Yarışmalardan örnekler...(TD:Team Design/CS:Case Study)
İspanya*TD*Basit çizim makinası
Ukrayna*CS*Bira fabrikasının kalkındırılması
İtalya*TD*Basit gemi yapımı
Portekiz*CS*Afet durumu için geliştirilmiş şehir tasarımı
Ukrayna*TD*Köprü yapımı


Türkiye nin bu 4 büyük üniversitesinin katıldığı yarışmada her üniversitede yapılacak olan 4 yerel yarışma sonucu,her üniversiteden 2 takım olmak üzere toplamda takım ULUSAL MÜHENDİSLİK YARIŞMASI(NATİONAL ENGİNEERİNG COMP./ NEC)-YETENEC e katılacak ve İzmir de yapılacak bu yarışmada yarışmacıların tüm masrafları BEST bütçesi tarafından karşılanacaktır.



Ulusal Mühendislik Yarışması ndan sonra ise Avrupa nın kapıları size açılıyor...

EBEC-European BEST Engineering Comp. - Avrupa BEST Müh. Yarışması na Türkiye birincileri katılmaya hak kazanıyor.

Bu yıl Romanya-Cluj da düzenlenecek yarışmaya katılacak olan 2 Türk ekibi yine hiçbir masrafa karışmadan Avrupa da Türk Mühendislerini temsil edecek.

EBEC programı:
1- 12 Ağustos 2010
80 Şampiyon Yarışmacı
LEC/NEC/REC Organizatörleri
Açılış/Kapanış günleri
Sivil Toplum Örgütleri
Misafirler
Medya


EBEC i kazananlar Kanada'da yapılacak olan Uluslararası Mühendislik Yarışması na katılmaya hak kazanacak.

IEC-International Engineering Comp.




Peki herşey iyi güzel de bu BEST neden böyle birşey yapıyor bedavaya sizi yurtdışına gönderecek sizi yarıştıracak

BEST-Board Of European Students of Technology-Avrupa Teknoloji Öğrencileri hakkında daha fazla bilgi edinebilmek ve sadece yol paranızı ödeyerek Avrupa da 82 farklı üniversite/şehri gezmek için,kurslara katılıp eğitim almak için


www.best.eu.org (BEST Uluslararası Sitesi)
www.bestizmir.org
www.bestankara.org
www.bestistanbul.org
www.best.yildiz.edu.tr


ziyaret etmeyi unutmayınız...

Yazarlık yazılımı projesi

CATEGORY: | 1 Mart 2010 Pazartesi
0

Yazarlık Yazılımı Nedir?

Yazarlık yazılımları, eğitim içeriklerinizi blişim teknolojilerini kullanarak sayısal, etkileşimli içeriklere dönüştürmeye yarayan içerik geliştirim araçlarıdır.

Daha önce Macromedia Studio 8 ve Adobe CS3 ürünlerinin Türkçe eğitimlerini paylaşan MEB, Yazarlık Yazılımı Projesi kapsamında, sitesine CS4 ürünlerinin eğitimlerini de eklemiş.

İlgilenenler için iyi bir kaynak..

Demo Windows7 kullananlar dikkat

CATEGORY: |
0
Microsoft Türkiye kullanım süresi 1 Mart'ta dolan Windows 7 RC'yi kullananları uyardı. Windows 7 RC ile çalışan bilgisayarlar 1 Mart'tan itibaren artık 2 saatte bir sistemi yeniden başlatacak.

Bilgi güvenliğine önem veren ve bilgisayarda sorunsuz çalışmak isteyen kullanıcıların, tam sürüm Windows 7 işletim sistemine geçmeleri için çok az bir süre kaldı.

Bu arada Windows Server 2000, Windows 2000 Professional ve Windows XP Service Pack 2 işletim sistemlerini kullananlara verilen destek de 1 Temmuz 2010 itibarıyla sona eriyor.

Bu tarihten itibaren söz konusu işletim sistemleri için güncellemeler ve güvenlik yamaları gibi destekler kesilmiş olacak.

Buna karşılık Microsoft tarihinin en uzun süre desteklenen işletim sistemi olan Windows XP SP 2 kullanıcılarının Windows XP Service Pack 3'e yükseltmeleri durumunda kendilerine tanınan destek süresi 2014 yılına uzatılabilecekler.